Bölüm 21

260 26 14
                                    

Bölüm 21

"tansiyonu düşmüş." dedi Feyza. Ayağını yere vuruyordu sürekli.

Duvara yaslanan Çınar konuşmaya başladı.
"sadece tansiyonu değil, tüm değerleri düşmüş." Hilal'in onun yüzünden bu halde olduğunu biliyor muydu acaba?

Dişlerimi kıracak gibi sıkmıştım.
"sen neden geldin Çınar?" dedim sinirle.

"canım öyle istedi." dedi benim sesime nazaran sakin ve umursamaz ses tonuyla.

"ya..." dedim yapmacık sesimle. "ben senin canının Hilal'e katlanamayacağını düşünmüştüm oysa."

"katlanıyormuş demek ki." dedi. Yeşil gözlerini gözlerime sabitlemişti.

"ama Hilal sana katlanamıyor." dedi Sıla kovmak ister gibi.

Kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Çınar gözlerini benden çekip kısa bir süreliğine Sılaya baktı.
"öyle mi dersiniz? Ben zevk aldığını düşünüyordum." dedi.

"aksine... Tiksiniyor." dedim düz sesimle.

"sen de sevgilinden tiksiniyordun değil mi? Seni anlıyorum... Bir süre sonra sen de diğerki kızlar gibi Doğandan ayrılmak istemezsin." dedi.

"Doğanla sevgili değiliz." bu lafı belki ona yüz defa demiştim. Siklemiyordu piç.

Çınar kaşlarını kaldırdı.
"ben duyduklarını söylüyorum..." bir süre durdu ve yüz ifademi inceledi. "senin hastalandığın gün tüm okula sevgili olduğunuzu yaydı. Sen belki kabullenmekte zorlanıyor olabilirsin ama Doğan çoktan herkese kabullendirdi," güldüğünde sinir küpüne dönüşmek üzereydim. "sen bilmiyorsun tabi bunları. Doğan Akgün işini garantiye alır."

"öyle birşey yok. Bir yerlerinden sallamış." dedim.

Kaşlarını kaldırdı.
"bilemem artık ama seninle uzun zaman geçireceğimiz garanti, bana alışsan iyi olur." dedi göz kırparak.

"o gözünü oyarım." dedim.

"senin gözlerin de çok güzel." dedi duymazdan gelerek. Doğan'ın yaptığı gibi yapıyordu. Hepsininde de aynı huyu vardı.

"arkadaşınızı görebilirsiniz." dedi odadan çıkan doktor.

Kapının hemen yanında olan Çınar hiç düşünmeden, aniden kapıyı açtı ve odaya girdi. Şaşkınlıkla kaldırdığım kaşlarımı indirdim. Bize inat mı yapıyordu?

Ben ve kızlar da ardından içeriye girdik. Hilal kaşları çatık şekilde Çınar'a bakan halini bıraktı ve gülümseyerek bize döndü.

"nasılsın?" diye sordum yatağının köşesinde oturan Çınarı ittirip onun yerine ben otururken. Çınar gülmeye başlayıp duvara yaslandı. Bu alaylı bir gülüşü.

"ben iyiyim." dedi Hilal. Hayır o iyi değildi. Kendisini öldürdüğünün farkında değildi.

"hala devam edecek misin şu saçma şeye?" diye sordum. Çınar'ın telefonu çaldığı için odadan çıkmıştı. Kızlar uzakta oturuyordu.

Hilal gözlerini kaçırdı. Elinin içini sıktığını tırnaklarının izi çıktığında fark etmiştim.
"sadece yemek yemeden bir gün daha geçirmek istemiştim." dedi. Sesi pişman çıkıyordu ama yaptıklarından pişman olduğunu sanmıyordum, bayıldığı için kendisini suçluyordu.

Başımı olumsuzca salladım.
"geçiremedin işte. Vazgeç artık Hilal... Sen gerçekten zayıfladın, farkında değilsin sadece."

"o zaman neden hala aynada kendimi şişman görüyorum Menekşe?" dedi.

DİLHUN (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin