Bölüm 12
"anne... Ne oldu? İyi misin?" diye sordum. Annem beni durduk yere aramazdı. Hilal kaşları çatılırken telefona kulağını yakınlaştırıp dinlemeye başladı.
"Menekşe! Geçen gün sana aldığım elbise var ya, işte onu kardeşin istiyor. Getirsene." kaşlarım çatılırken hangi elbise olduğunu düşünmeyi bıraktım. Annem bana tek bir tane elbise almıştı zaten.
Hilal sinirle gülmeye başladı.
"kadına bak ya! Aldığı bir bok yok anasını satayım, bir de önceden aldıklarını istiyor." Sıla kaşlarını kaldırırken Hilal'in susması için azını kapatmıştım."tamam. Getiririm." dedikten sonra telefonu yüzüme kapatmıştı. Kardeşim... Üvey kardeşim. O pis adamdan olan kardeşim.
O pis adamdan olduğu için kardeşimi dışlamıyordum. Dışlamazdım. Kardeşim babasının nasıl bir şerefsiz olduğunu bilseydi zaten babasını kabullenmezdi. İstemezdi. Kim öyle bir babayı isterdi ki? Ben istemezdim. O benim babamın tırnağı bile olamazdı. Olmayacaktı.
Telefonu yatağımın üstüme koydum. Derin bir nefes alırken dolaba yöneldim. Feyza sinirli kahkaha attı. Bir an duraksadım.
"o elbiseyi de mi alacakmış?" diye sormuştu. Hilal başını salladı. Feyza derin bir nefes alırken gözlerini kaçırdı ve sessizce mırıldandı.
"ben o kadının anneliğine sokayım."Benim duymadığını düşünürken dolaptan kırmızı elbiseyi çıkarttım. Öyle sıkıyordum ki tırnaklarım acımıştı. Bir süre durdum. Gözlerim dolmuştu. Ben haricinde herkes bu kadar haklı olmak zorunda mıydı? Ben neden bu kadar haksız olmak zorundaydım? Ben neden annemden kopamıyordum? Ben neden sırf annem için yalan söylüyordum herkese?
Dudağımı dişlerken dolan gözlerimden yaşların akmaması için yukarıya bakıp gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Keşke annemin yaptıklarından sonra hâlâ ona bu kadar çok bağlı olmasaydım.
Ağlamamı geri çevirmeyi başardığımda dolabın kapağını örttüm.
"ben gidipte vereyim o zaman şu elbiseyi." dedim."biz de gelelim mi? Yalnız gitme. Senin annenin ne kadar dengesiz olduğunu biliyorum ben. Şimdi sen eve gittiğinde evden çıkar falan, Allah korusun o şerefsizle yalnız kalma." demişti Hilal.
Başımı olumsuzca sallarken elimle durmasını işaret ettim. Gözlerini devirirken geri oturdu.
"yalnız gitsem daha iyi olur. Hem... Kafamı da dinlemiş olurum." dedim her zamanki bahanemi sunarak.Hilal gözlerini devirirken telefonumu pantolonumun cebine attım. Saçlarım beni terlettiği için tokayla topladım. Alnımdaki kahküllerimi ortadan ayırıp daha ferah şekilde bıraktım.
"hadi görüşürüz." dedim kapıya yönelirken.
Hilal içten yanaklarını kemirirken başını salladı.
"bir şey olursa ara!" dedi arkamdan.Başımı sallarken odadan çıktım ve hızla merdivenlere yöneldim. Fatma cadısı görmeden yurttan çıkmanın gururunu yaşarken Fatih abi kapıyı açmıştı. Gülümseyip hızlı adımlarla dışarı çıktım.
Hızlı yürüyordum. Bir an önce eve gidip elbiseyi vermek ve geri dönüp tüm gün boyunca yatmak istiyordum. Çok yorgundum.
Telefonum çaldığında yavaşladım. Arka cebinden telefonu çıkarttım. Annemin aradığını düşünüyordum fakat yabancı numaraydı.
Kaşlarım çatılırken kapatmasını bekledim. Çaldı... Çaldı... Kapandı.
Rahat bir nefes alırken telefonu geri cebime koymaya yeltendim. Telefon tekrar çaldığında gözlerimi devirmiştim. Bıkkınlıkla telefonu açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN (TAMAMLANDI)
Roman pour AdolescentsNefretle yaklaştık, o birkaç adım daha attı, ben de attım. Yangına körükle gittik... Birkaç adım daha attı, kalbini bana verdi... Kalakaldım. Kalp; dört odalıdır, bu dört odayı da köpekler gibi aşık olduğu kadına açan Doğan Akgün ve mutlu sonları se...