Bölüm 17

266 26 10
                                    

Bölüm 17 (HİLAL)

(bir hafta önce...)

Her Allah'ın günü şu başladığımın okuluna gitmekten nefret ediyordum. O piç kurularından da nefret ediyordum. Hepsi de şerefsizdi.

Sinirli adımlarım okulun bahçesinde durdu. En tenha yerde, sırtını duvara yaslanmış Çınar piçiyle konuşan ne olduğunu hâlâ çözemediğim Doğan'a kaydı gözlerim. Yanlarındaki Gökhanda her zamanki gibi umursamazlık vardı. Bu çocuk çok rahattı.

Yanımda en değerlim, bebeğim Menekşe olsaydı şu anda çok rahat ve iyi hissedebilirdim. İçimdeki tüm sinirle onlara ilerledim. Benim hakaretlerimi hak ediyorlardı bence.

"nasıl yani? Kızı tavlayacak mısın?" Çınar'ın şaşkın sesi kulaklarıma dolduğunda durdum. "o kızdan bir bok olmaz."

Kaşlarım çatılırken tam çaprazlarındaki kantinin kapısının önündeki duvara saklandım. Dedikleri işime yararsa onları tehdit edebilirdim. Elimde büyük koz vardı kesinlikle!

"sen ne diyorsun birader?" diye sordu Çınar Gökhan'a.

"bir siktirin gidin diyorum amına koyayım. Aksiyon kaldıramam. Ben yokum. Ne bok yerseniz yiyin."

Doğan düşünceli halinden kurtuldu.
"benim yapamayacağım hiç bir şey yok oğlum. Bana bir ay ver," göz kırptı sırıtarak. "kız kollarımda."

Çınar derin bir nefes aldı. Elini dağılan saçlarından geçirdi.
"Menekşe o kadar kolay değil oğlum. Değil bir ay, bir senede bile tavlayamazsın."

Menekşeni mi? Bahsettikleri kız Menekşe miydi? Siktir. Sinirle yumruklarımı sıkarken koşarak üstlerine atlamamak için kendimi zor tutuyordum.

Bir an Gökhanla göz göze geldim. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken tüm bildiğim küfürleri saydırıyordum. Gözlerini kısıp başını sağa yatırdığında susması için işaretler yapıyordum.

"arabanı alırım." dedi Doğan. Gökhan gözlerini benden çekmişti. İfadesinden de bir bok anlamıyordum ki.

"nah alırsın. Oğlum tavlayamazsın diyorum." dedi Çınar üsteleyerek.

Doğan kaşlarını kaldırdı.
"sen o işi bana bırak. Sen şu Hilal'e diyorsun?" kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başladı.

Çınar gülmeye başladı.
"ne diyeceğim oğlum? Bir bok demiyorum."

Doğan da gülmeye başladı. Bu sırada Gökhanla tekrar göz göze gelmiştik.
"siktir lan! Ben aptal mıyım amına koyayım? Ben seni tanırım, sen de bir şeyler var."

Gökhan derin bir nefes alırken gözlerini benden ayırdı ve bahçede gezenlere bakmaya başladı.
"yok oğlum. Rüyamda görsem kaçarım." dedi yüzündeki alaylı sırıtmayı soldurmazken.

Gözlerimi tekrar bana bakan Gökhandan kaçırdım.
"neden?" diye sordu birdenbire Gökhan. Bana inat mı yapıyordu?

Çınar hafif şaşkınlıkla ona baktı.
"dalga mı geçiyorsun amına koyayım? Dünyada tek o kalsa, yemin ediyorum arkama bakmadan kaçarım. Benimki aşk değil oğlum, nefret. Hepsinden de nefret ediyorum."

"biz de sana bayılıyoruz sanki piç kurusu!" dedim sinirle duyamayacakları ses tonuyla.

"onun da benimle ilgilenecek hali yok zaten. O kilolarıyla yeterince meşgul. Bana gerek yok. Kendisinden iki tane var resmen amına koyayım, yeter de artar." dedi Çınar Doğan'ın ona uzattığı sigarayı alırken.

Gökhan gözlerini gözlerime sabitledi. Ne hissedeceğimi bilmiyordum. Ben gerçekten o kadar kilolu muydum? İki kişilik miydim? Ben hiç kendimi o şekilde düşünmemiştim...

DİLHUN (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin