Bölüm 25

264 28 6
                                    

Bölüm 25

Sakin ol Menekşe... Sakin ol... Nefes almayı unutma... Sakinleş... Hayır şimdi ona tekme atamazsın... Boyun yeşitişmez... Kendine gel Menekşe...

Suratına bir tane vuramamamın siniriyle arkama döndüm.
"ağzına bir tane geçiririm Doğan!" dedim sinirle bağırarak. Kotasını aşıyordu. Benim tükenmek üzere olan bir sabrım vardı. Tükenirse onu yok ederdim.

Mağazadakiler şaşkınlıkla bize döndü. Doğan umursamadan gülmeye başladığında daha da sinirlenmiştim. Yüzüme doğru eğildi.
"geçirsene." dedi.

Gerçekten o an vurmak istedim. Hatta kendimden geçip kaldırdığım eli geri indirdim. Sakin olmayı başarıp başımı dikleştirdim.
"büyüklük bende kalsın." dedim daha deminki sinirimden arınmış sesimle.

"Menekşe..." dedi Beyza Hanım yanımıza aceleyle gelirken. "rezil olduk! Çabuk gidelim, geç kalacağız."

Derin bir nefes aldım ve arkama döndüm.
"gideceğiniz partide erkek olmayacaksa kendinizi kızlara mı beğendireceksiniz?" Doğan'a kız kıza parti yapacağımızı söylemiştik. Bara gideceğimizi söyleseydik peşimizden geleceğini biliyordum.

"zevk meselesi." dedim ona dönmeden. Beyza Hanım Doğan'ın şüphelenmesinden bir an korksa da o da benimle mağazadan çıkmıştı.

Bizi bekleyen taksiye bendik. Beyza Hanım bana seçtiğimiz elbiseyi paketiyle uzattığında ayağımın hemen yanına koydum. Kendisi de siyah bir elbise almıştı. Kısaydı... Ve biraz abartıydı. Hatta birazı aşıyordu.

Kızlar çoktan kendilerine kıyafet almış ve yurtta hazırlanıp bizi beklemiş olmalıydılar. Biz Doğanla karşılaştığımız için geç kalmıştık. Kıyafetlerime karışmak gibi bir hata yapmıştı. Ama ben yine de istediğim kıyafeti almıştım. Alırdım.

Yurdun önüne geldiğimizde beyza hanım taksinin parasını ödedi. Kıyafet paketini aldım ve taksiden indim. Ben yurdun kapısına ilerlerken Beyza Hanım da inmişti.

Fatih abi kilidi açtığında içeriye girdik. Hızlı adımlarla çıkmadık merdivenlerden. Şanslıydık ki Fatma cadısı hastaydı ve yurtta değildi. Yurtda herkes serbest haldeydi. Özgür gibiydik.

Özgürlüğü elimizden çalan ailelerimizin şerefine o bara gidecektim. Hak ediyordum. Ben kafeste tutubilecekleri bir kuş değildim.

Odaya girdiğimizde düşündüğüm gibi kızlar giyinmişti. Sıla Hilal'e makyaj yapıyordu. Feyza tamamen hazır şekildeydi, üstündeki mor elbiseden gözlerimi çekememiştim. Çok iyiydi.

Hilal karşıma geçti.
"nasıl olmuşum bebeğim?" dedi daha rahat görmem için dönerken.

Üstünde gece mavisi tonunda harika bir elbise vardı. Çok hoş ve zarif göstermişti. Gittikçe incelemeye başlayan vücut hatlarına oturmuştu. Tek dikkatimi çeken eskisi gibi ne enerjisinin olması ne de mutluluğu. O söylemiyordu ama ben anlamayacak kadar aptal değildim. Yıllarca onu tanıyordum, o iyi değildi. Yardımımı istemiyordu... Gözümün önünde eriyordu. Elim kolum bağlı durmak bana çok koyuyordu.

"çok güzelsin..." dedim buruk bir gülümsemeyle. Bana gülümsediğinde yüzünün de inceldiğini fark etmiştim.

Beyza Hanım direkt kendi odasına gitmişti üstünü giyinmek için. Sıla'nın üstünde siyah, dizlerinin üstünde biten bir elbise vardı. Şık duruyordu. Daha doğrusu mafya karısına benziyordu... Ayağındaki siyah topukluların çıkarttığı ses zihnimde yankılandı. Çok güzeldi.

Sıla kızlara makyaj yaparken üstümdeki beyaz elbiseden kurtuldum. Kırmızı elbiseyi giydim. Fermuarını çektim. Dolabın kapağını açarak gizlice aldığımız boy aynasından kendimi inceledim.

DİLHUN (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin