Bölüm 20
Bölüm şarkısı: Onur Can Özcan Gülümse Kadın
Pamir'den
Eve gelir gelmez valizimi hazırladım. En erken uçak 4 saat sonrasınaydı. Acele etmezsem uçağı kaçırabilirdim. Valizime ne bulduysam koydum, orada ne kadar kalacağımı bilmediğim için yanıma bolca kıyafet aldım. Ayrıca Çisil'in en son giyindiği kıyafetini de valizime attım, o yokken kokusunda teselli bulmak istiyordum.
Evden çıkıp hızlıca hava alanına geldim. Uçuş aşağı yukarı 3 saat sürecekti ve ben o üç saatte heyecandan bayılmamak için bir yol bulacaktım. Ne üniversite ne diploma almak ne de yaptığım önemli sunumlar... Hiçbirisi bu kadar heyecanlandırmamıştı beni.
Uçağa bindiğimde kalbim eşine kavuşacağını anlayıp hızla atmaya başladı. Sakinleşmek için derin derin nefesler aldım ama işe yaramıyordu. Bu üç saat nasıl geçecekti?
Üç saatin geçip geçmemesi sorun değildi aslında. Sorun, Çisil'in beni gördüğünde ne tepki vereceğiydi. Beni gördüğünde boynuma atlamasını tabii ki beklemiyordum ama ya o kızgınlıkla beni ve kendisini daha çok üzerse ne olacaktı? Ben problem değildim, önemli olan onun hisleriydi. Benimle gelmeyi kabul mü edecekti yoksa boşanmak mı isteyecekti bilmiyorum. Beni istemese zorlayamazdım ama bu kalp bu kadarını da kaldırmazdı.
Belimdeki silah kendini hatırlattı. Olası bir durumda bizi koruyabilmek için yanıma almıştım ama şimdiden pişman olmuştum. Çünkü Çisil her şeyi yapabilecek kadar öfkeliydi bana. Ya o silahla kendine zarar verirse? Zaten telefonda da intihar imasında bulunmuştu.
Sıkıntıyla derin bir nefes aldım, göğsümdeki ağırlık asla hafiflemiyordu. Telefonumdan Çisil'in bir fotoğrafını açtım. Ona bakınca unutur muydum her şeyi?
Almanya'ya indiğimde güneş doğmak üzereydi. Hemen otele yerleştim, vakit kaybetmemek için bu işi İstanbul'dayken ayarlamıştım. Sonra da gerekli yerleri arayıp Çisil'i bulmak için harekete geçtim. Şimdi yapacağım tek şey beklemekti.
***
Aradan 4 gün geçmişti ama arayan yoktu. Ara sıra şehirde geziyordum belki tesadüfen onu görürüm diye ama elim boş dönüyordum. Sanki yer yarılmıştı ve yerin içine girmişti.
Tam yatağa yatacakken bir telefon geldi.
"Alo?"
"Söylediğiniz kişiye dair bir ize ulaştık. Uzun süre bir hastanede yatmış fakat sebebini bilmiyoruz."
Adresi alıp adama teşekkür ettim ve telefonu kapattım. Neden hastanede yatmıştı ki? Düşündükçe delirecek gibi oluyordum.
Ertesi gün erkenden hastaneye gittim. Önceden görüştüğüm bir kaç kişi sayesinde direkt baş hekimle konuşacaktım. Kapıyı çalıp içeri girdim.
"Hoş geldiniz Pamir Bey."
"Çok vaktim yok. Karımın neden hastanede yattığını öğrenmek istiyorum."
Doktor kaşlarını çattı, bu emrivakiden rahatsız olmuş gibiydi.
"Biraz beklerseniz eşinizle ilgilenen doktoru çağırmak istiyorum. O size daha net bir bilgi verir. Eşinizin ismi neydi?"
"Çisil Doğansoy." Soyadım ne de güzel yakışıyordu adına.
Doktor telefonla birisini arayıp bir isim verdi ve çağırmasını istedi. Bir kaç dakika sonra bir doktor gelmişti. Baş hekimi beklemeden lafa girdim.
"Yaklaşık 2 ay önce eşim bu hastanede yatmış. Sebebini öğrenmek istiyorum."
"Eşinizin ismi neydi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onu Kaybedemem
Teen FictionTamamlandı. Çisil'in bir ailesi olsaydı belki de Çisil bu kadar güçlü olmak zorunda kalmayacaktı. Yaşıtları gibi okuluna gidecekti, mutlu olacaktı. En büyük derdi sınavlardan geçmek olurdu belki de. Ama hayat herkese adil davranmaz değil mi? Siz pl...