Aylar sonra...
Çisil'den
Pamir Bey saatini evde unuttu diye sabahın köründe şirkete gelmek zorunda kalmıştım. Seneler önce benim ona aldığım bir saati takmaya alışmıştı ve şimdi saatini unutunca çıldırıyordu. Önemli işleri olduğu için eve geri dönememişti ve benden saatini getirmemi istemişti.
Odasında olmadığı için saatini masasının üstüne bıraktım ve odadan çıktım. Asistanı benim geldiğimi haber verirdi, şimdi dikkatinin dağılmasını istemezdim.
Asansörü çağırdım ve önünde beklerken telefonum çaldı, Uygar ve Alina'nın öğretmenleri arıyordu. Her hafta düzenli olarak arıyordu ve çocukların durumları hakkında konuşuyorduk fakat daha 2 gün önce görüşmüştük. Acil bir durum vardı.
"Merhaba Çisil Hanım."
"Merhaba hocam, önemli bir şey mi oldu?"
"Bunu size nasıl söylesem bilemiyorum."
Kaşlarım çatıldı. Alina dün gece hasta gibiydi fakat okula gitmesine engel olacak bir şey yoktu. Acaba ona mı bir şey olmuştu?
"Dinliyorum hocam." Sabrımın an geçtikçe azaldığını hissediyordum.
"Uygar biraz kötü bir durumda. Okula gelseniz iyi olur."
"Nasıl kötü?" Sesim çok telaşlı çıkmıştı ve biraz bağırdığım için kattaki çalışanlar bana bakıyordu.
"Bir arkadaşı sinir krizi geçirdi ve Uygar'a saldırdı. Hemen müdahale ettik ama Uygar'ın alnında ufak bir yara var. Yara kanadığı için çok korktu. Olay anında bayılmıştı, şu an sağlık odasında dinleniyor."
"Benim oğlum saldırıya uğramış, yaralanmış ve bayılmış ama siz bana yeni mi haber veriyorsunuz?"
Kadının bir şey söylemesine fırsat vermeden telefonu kapattım ve asansöre bindim. Otoparka inene kadar kafamdan bin bir türlü şey geçiyordu. Uygar kan görünce çok kötü olurdu. Aldığı darbe büyük olmasa bile kan gördüğü için mutlaka bayılmıştır.
Elimdeki şeyleri yan koltuğa fırlatıp hemen arabayı çalıştırdım. Bunun gibi acil durumlarda okula hemen ulaşabilmek için yürüme mesafesinde olan bir okulu tercih etmiştik. Bundan dolayı trafik olmasına rağmen 10 dakika içinde okula geldim. Arabayı gelişi güzel park edip binaya girdim. Bir görevli beni bekliyordu.
"Uygar'ın yanına gidelim Çisil Hanım."
Başımı salladım ve kadını takip ettim. Uygar sağlık odasındaki sedyede yarı baygın halde yatıyordu. Alnındaki pansumana baktım, hocanın telefonda söylediği kadar küçük bir yaraya benzemiyordu. Yatağın yanındaki sandalyeye oturdum ve Uygar'ın elini tuttum. Başını benim olduğum yöne çevirdi ve gözlerini araladı, çok ağladığı için gözleri kızarmıştı.
"Anne..."
Uzanıp alnını öptüm ve saçlarını okşadım. "Buradayım oğlum, sen biraz uyu."
Uygar uykuya dalınca dışarıya çıktım, benimle konuşan hoca beni bekliyordu.
"Olayın nasıl gerçekleştiğini anlatır mısınız?"
"Uygar ve arkadaşı beraber oyun oynarlarken Uygar'ın arkadaşı elindeki oyuncağı Uygar'a fırlatmış. Biz de sesi duyup hemen yanlarına gittik. Geldiğimizde kız Uygar'a vurmaya çalışıyordu ve Uygar ağlıyordu."
Başımı salladım ve yeniden Uygar'ın yanına döndüm. Beni görünce yataktan kalkmak istedi ama onu durdurdum, dinlenmesi gerekiyordu.
"İyi misin oğlum?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onu Kaybedemem
TienerfictieTamamlandı. Çisil'in bir ailesi olsaydı belki de Çisil bu kadar güçlü olmak zorunda kalmayacaktı. Yaşıtları gibi okuluna gidecekti, mutlu olacaktı. En büyük derdi sınavlardan geçmek olurdu belki de. Ama hayat herkese adil davranmaz değil mi? Siz pl...