Bölüm 27
Bölüm şarkısı: Toygar Işıklı Söz Olur
Çisil'den
Kaç kaybedeni vardır bu hayatın? Kazanır mı herkes? Yoksa kaybeden var mıdır her koşulda? Ne olursa olsun bu hayatta kaybeden her zaman vardır. Kimisi başında yenilir hayata. Kimisi de mücadele verdikten sonra ayrılır savaş meydanından. Ama nasıl kaybedeceğinize siz karar vermezsiniz. Hayat sizi bir yola sokar, siz de mecburen o yolu yürürsünüz. Bazen o yoldan yara almadan çıkarsınız, bazen de hayat sizi delik deşik eder. Yani tamamen hayatın insafına kalmışsınızdır. Ne acı bir durum. Ben başında kaybetmedim bu savaşı. Ama hayat onunla savaşmama da izin vermedi. Ey hayat! Adil değilsin. Hem de hiç değilsin.
"O ne demek?" diye fısıldadım.
"Bunu uzun zamandır araştırıyordum. Aslında haftalar öncesinden buldum ama emin olmak için araştırmaya devam ettim. İstediğin an oraya gidebiliriz. İstersen hiç gitmeyiz. Karar senin, hayat senin. Sen nasıl istersen öyle olacak. İstemediğin hiçbir şeyi yaşamana izin vermeyeceğim. Sen ne istiyorsan o olacak."
Ben ne kadar şaşkınsam Pamir de o kadar kararlıydı. Söyledikleri doğruydu, benim istemediğim bir şeyin olmasına izin vermezdi. Ama benim korkum ölülerden değildi ki. Yaşayanların yapacakları daha tehlikeliydi. Yine de, ne olursa olsun, ailemin nerede olduğunu bilmek istiyordum. Başım sıkıştığında annemle dertleşmek istiyordum. Hamilelik haberini aldığımda önce babama haber vermek istiyordum.
"Ben oraya gitmek istiyorum ama orada yaşayacaklarımdan korkuyorum. Lütfen bırakma elimi." Gözlerine bakmaktan vazgeçtim ve boynuna sarıldım. Ağlamak istemiyordum. Niye ağlayayım ki? Ailemi buldum. Niye ağlayayım? Bu çok güzel bir şey. Ağlamama gerek yok.
"P-Pamir ben ailemi istiyorum. Onlara götür beni."
"Şimdi akşam oldu. Yarın gideriz istersen."
"Şimdi istiyorum. Lütfen."
Baş parmağıyla göz yaşlarımı sildi. "Ağlama lütfen, dayanamıyorum." Sesi acı çeker gibi çıkıyordu.
"Mutluluktan ağlıyorum, bunda üzülecek hiçbir şey yok aşkım." Umutla gülümsedim. "Hazırlamama yardım eder misin?"
O da bana aşkla gülümsedi ve başını salladı. Yataktan kalkıp giyinme odasına gitti, kalın bir eşofman takımıyla geri döndü. Ayaklarımı yavaşça yataktan sarkıttım ama yarama bir sancı girdi. Derin derin nefesler aldım geçmesi için. Pamir pijamalarımı çıkartıp takımı giydirdi. Üstüne de kalın bir hırka ve mont giyinmemi istedi. Ben yavaşça onları giyinirken o da üstünü değiştirdi. Sonra da yanıma gelip beni yavaşça kucağına aldı, ani hareket edince başım döndüğü için dikkatli davranmıştı. Kapıya geldiğimizde yine yavaşça beni yere bıraktı ve ayakkabılarımı giydirdi. Arabanın kapılarını açıp beni hızlıca arabaya götürdü, hava gerçekten çok soğuktu. Arabaya biner binmez ısıtıcıyı açtı ve ellerimi tuttu.
"Çok üşümüşsün. Gitmek iyi bir fikir mi?"
"Gitmeyi, orayı görmeyi istiyorum. Seneler sonra onları buldum, bunu daha fazla erteleyemem."
Hareket etmeye başladık. Pamir ara sıra ellerimi ellerinin arasına alıp ısıtıyordu. "Seninle bir anlaşma yapalım. Orada sakin kalmanı istiyorum. Ağlayıp kendini parçalamak yok. Karnında dikişli yara olduğunu unutma. Sadece bakacağız ve geriye döneceğiz. Havalar güzelleşince daha sık geliriz. Tamam mı aşk?"
Onaylarcasına başımı salladım. Kendimi derbeder etsem neye yarardı ki? Neyi değiştirebilirdim? Hiçbir şeyi... O zaman işe yaramayacak bir şeyi neden yapıyordum? Çaba anlamsız ise göstermenin ne gereği vardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onu Kaybedemem
Teen FictionTamamlandı. Çisil'in bir ailesi olsaydı belki de Çisil bu kadar güçlü olmak zorunda kalmayacaktı. Yaşıtları gibi okuluna gidecekti, mutlu olacaktı. En büyük derdi sınavlardan geçmek olurdu belki de. Ama hayat herkese adil davranmaz değil mi? Siz pl...