Bölüm 33
Pamir'den
Yaptığım işi son kez kontrol edip bilgisayara kaydettim. Bugün yapmam gereken işlere göz gezdirdim, hepsi bitmişti. Ayağa kalktım ve telefonumu cebime attım, artık çıkabilirdim. Zaten aklım Çisil'de kalmıştı. Hemen eve gitsem çok iyi olurdu.
Tam odadan çıkacakken asistanım geldi. "Pamir Bey, acilen bir toplantıya katılmanız gerekiyor."
"Yarına ertele." dedim ve çıkmak için hareketlendim ama asistanım beni yine durdurdu.
"Pamir Bey, bu toplantı çok önemli."
Ofladım ve toplantı odasına geçtim. Ben ne zaman Çisil'e kavuşmaya niyetlensem mutlaka bir aksilik çıkıyordu.
Toplantı aslında yarına da ertelenebilirdi ama bu kadar insan buraya toplanmışken ertelemek bencilce olurdu. Zaten Çisil de bir sorun olmadığını söylemişti. İnanmak istedim, o cümleye tutunmak istedim ama lanet bir his kalbimin atmasına izin vermiyordu.
Yeni aldığımız proje ile ilgili bir çalışan sunum yaparken bir çalışan aniden odaya girdi. Kaşlarım benden habersiz çatıldı, bu ne saygısızlıktı böyle!
"Pamir Bey, eşiniz-"
Lafını bitirmesine izin vermeden telefonu elinden aldım. Çisil'in kurduğu yarım cümlelerden anladığım kadarıyla doğum sancısı başlamıştı ve durumu hiç iyi değildi. Telefonda onu sakinleştirmeye çalışırken asistanıma ambulansı araması için görev verdim ve şirketten ayrıldım. Muhtemelen ambulans benden önce eve varacaktı ama Çisil kapıyı açabilecek durumda mıydı, bilmiyordum.
Aptal kafam! Ne diye karını yalnız bırakırsın ki evde! Bu kadın hamile, doğumuna günler kalmış, sen toplantı derdine düşmüşsün. Aptal Pamir.
Kendime olan sinirimi gaz pedalından çıkardığım için eve tahminimden erken gelmiştim. Neredeyse aynı anda ambulansla bahçeye girdim. Arabada duran yedek anahtarı kapıya takmaya çalıştım ama ellerim o kadar titriyordu ki, asla anahtarı deliğe sokamıyordum. Sağlık görevlilerinden birisi anahtarı elimden alıp kapıyı açtı ve o an dünya başıma yıkıldı.
Çisil yerde baygın hâlde yatıyordu. Suyu gelmişti ve bebeklerimiz doğum yoluna girmişlerdi. Bayıldığı an bir yere tutunamadığı için başını yere sert bir şekilde çarpmıştı ve başından kanlar akıyordu. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Canım dediğim 3 insan iyi değildi. Onlar iyi değilse ben ölü gibiydim.
Doktorlar Çisil'i sedyeye taşırlarken onlara yardımcı oldum. Onlar Çisil'le beraber ambulansa binerken ben de bebek çantalarını alıp hızlıca peşlerinden gittim. Çisil'in doktorunun olduğu hastaneye gidiyorduk ve doktorunu arayıp haber vermiştim.
Zaten kısa olan yolu ambulans sayesinde daha kısa sürede gelmiştik. Hastaneye girer girmez Çisil'i muayene odasına almışlardı. Kendi doktoru olduğu için içim biraz olsun rahattı ama endişe etmekten geri duramıyordum. Canım, acı çekiyordu.
Karımın girdiği odanın kapısı açıldı ve ben çöktüğüm duvar dibinden ayrılıp doktorun yanına gittim. Dermanım kalmamıştı. Gülden ayrılan bülbül gibiydim. Çisil olmadan bana aldığım nefes bile zehir oluyordu.
"Bebekleriniz doğum yoluna girmiş fakat Çisil Hanım baygın olduğu için mecburen sezaryen doğum olacak. Onayınız var mı?"
Hızlıca başımı salladım. "Onlar iyi olacaklar mı doktor hanım?"
"İyi olacaklar, iyileştireceğiz. Bize güvenin."
Doktor yeniden odaya girdiğinde kendimi koridorun sonundaki koltuklara attım. İyi değildim ve desteğe ihtiyacım vardı. Telefonumu çıkartıp Bora'yı aradım. Uzun uzun çaldı ama açan yoktu. Bıkmadan usanmadan yeniden aradım. En sonunda telefon açılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onu Kaybedemem
Teen FictionTamamlandı. Çisil'in bir ailesi olsaydı belki de Çisil bu kadar güçlü olmak zorunda kalmayacaktı. Yaşıtları gibi okuluna gidecekti, mutlu olacaktı. En büyük derdi sınavlardan geçmek olurdu belki de. Ama hayat herkese adil davranmaz değil mi? Siz pl...