Bölüm 30
Bölüm şarkısı: Pera Sevgilim İyi Ki Doğdun
6 ay sonra...
Gözlerimi açtım, etraf hâlâ karanlıktı. Oflayıp Pamir'e dönmek istedim. Bebeklerimiz 6. ayının içindeydi, artık karnım büyüdüğü için zor dönüyordum. Pamir yanımda olduğunda hep yardım ediyordu fakat şimdi uykum kaçtı diye onu uyandırmam doğru olmazdı. Son 1 aydır hem bana hem de şirkete yetişmek onu çok zorluyordu. Doğuma gittikçe yaklaştığımız için kontroller de sıklaşmıştı. Önceki gittiğimiz kontrolde bebeklerimiz cinsiyetini bizden saklamıştı, bir kaç saat sonra hastaneye gidince yeniden görmeyi deneyecektik.
1,5 aylık hamileyken gittiğimiz kontrolde aslında ikiz bebeklere hamile olduğumu öğrenmiştik. Pamir'in bana olan bakışları dün gibi aklımdaydı, nasıl da mutlu olmuştu. Hastaneden çıkınca bana defalarca kez teşekkür etmişti. Teşekkür etmesi saçmaydı çünkü bu bebekler ikimizindi. O bana teşekkür edecekse ben de ona etmeliydim.
Aklıma televizyonda gördüğüm çilekler geldikçe ağzım sulanıyordu. Hamileliğim boyunca hep gece aşeriyordum ve Pamir canımın istediği ne ise onu alıp geliyordu. Bir kere bile gitmem dememişti, canım sevgilim benim. Ona sahip olduğum için çok şanslıydım.
Saate baktım, sabah 5 bile değildi. Pamir'e döndüm, çok güzel uyuyordu. Uyandırmaya kıyamadım. Ayaklarımı yataktan sarkıtıp terliklerimi giyindim. Ayaklarım şiştiği için yatarken çoraplarımı hep çıkarıyordum, daha doğrusu Pamir çıkartıyordu. Şimdi ise karnımdan dolayı eğilmem zor olacağı için çorap giyememiştim.
Kollarımı karnıma dolayıp odadan çıktım.
"Hadi gelin bebeklerim, çilek var mı diye bakalım."
Karnımı okşarken mutfağa gelmiştim. Büyük bir heyecanla buzdolabını açtım ama çilek yoktu. Üzüntüden gözlerim doldu, ağlamama ramak kalmıştı. Omuzlarım düştü, bu ağlamam için yeterli bir sebepti. Ben hamile bir kadındım, çilek niye yoktu bu evde?!
Hıçkıra hıçkıra ağlarken yukarı çıktım. Ne kadar sessiz olaya çalışırsam o kadar çok ağlıyordum. Odaya girer girmez Pamir uyandı ve panikle hemen yanına geldi. Çok telaşlanmıştı. Karnımda olan ellerimi tuttu.
"Aşkım ne oldu? Sancın mı var? Neden karnını tutuyorsun?"
Konuşmak için dudaklarımı araladım ama cevabım sadece büyük bir hıçkırık olmuştu. Pamir'in derin nefesler aldığını duyabiliyordum, sinirlenmişti ve bana patlamak istemiyordu. Başımı boynuna gömüp daha çok ağladım. Bir kaç dakika sonra Pamir beni boynundan ayırdı ve ellerini yüzümün iki yanına koydu.
"Neye ağladın sevgilim? Hadi söyle bana."
Sesi en iyi sakinleştiriciden bile daha etkiliydi. Acaba aşığım diye mi yoksa hamileyim diye mi böyle geliyordu, bilmiyordum.
"A-Aşkım çilek..."
Pamir bana şaşkınlıkla baktı. "Ne çileği?"
Bağıra bağıra ağlarken yine başımı boynuna gömdüm. "Pamir bana çilek bul!" diye bağırdım.
"Gerçekten bunun için mi bağıra bağıra ağlıyorsun? Ben de ağrın var sandım, nasıl korktum." Yine beni kendinden ayırdı ve beni yatağa oturttu. Göz yaşlarımı sildi ve alnımı öptü.
"Sen sakin ol, ben hemen sana çilek alıp geleceğim. Yeter ki ağlama. Güzelim, bana bak."
Yerde olan bakışlarımı ona kaldırdım. "İyisin değil mi? Tek sorun çilek."
Olumlu anlamda başımı salladım. Her gün saçma sapan sebeplerden dolayı aynı bu şekilde ağladığım için Pamir ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Artık bana bir şey söylemeye korkar olmuştu çünkü her şeye ağlayabiliyordum. Bazen ben bile şaşırıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onu Kaybedemem
Teen FictionTamamlandı. Çisil'in bir ailesi olsaydı belki de Çisil bu kadar güçlü olmak zorunda kalmayacaktı. Yaşıtları gibi okuluna gidecekti, mutlu olacaktı. En büyük derdi sınavlardan geçmek olurdu belki de. Ama hayat herkese adil davranmaz değil mi? Siz pl...