24.07.21
🕯
yıldıza basarak oyunu vermeyi, satıra aralarına da düşüncelerini bol bol yorum atarak belirtmeyi unutma.
keyifli okumalar (:
şekersiz- yokluğun
melike şahin- uykumun boynunu bükme
hemsaye- yaratılışın ikinci günü
17 Mayıs, Pars Kozan. Ukrayna.
Kelebek cesetleri ruhunun mezarlığına gömülmüş adam, omuzları dik halde, her zaman saklandığı gecede ilerlemeye başladı.
Adım sesleri zihninin koridorlarındaki yalanları gibi bir karmaşa yaratıyor, neye odaklanacağını seçememesine neden oluyordu. Ne zaman yalnız olsa, -ah hayır, yalnızlık onun için hiçbir zaman sorun olmamıştı- ne zaman yeşil ormanlarını büyük ateşlerle çevreleyerek gözlerinin en karanlık kuytusunda saklanan kadının yanından ayrılsa düşünceler sikik beynine baskı yapıyor, aslında kim olduğunu hatırlatıyordu.
Olmak istediği insan değildi ve olamayacaktı, o Pars Kozan'dı.
İsminden de soy isminden de geçmişinden de gelecekte olacaklardan da nefret ediyordu.
Öfkesi yoktu, sakindi çünkü öfkesinin vereceği zararlarda gözünün döndüğünü en iyi kendisi biliyordu. Sakindi. Hiçbir zaman kendisine çizdiği sınırları aşmayacaktı.
Genç adam kıstığı karanlık gözleri geceden bile daha ürkütücüyken deponun kapısının önüne geldiğinde gördüğü iki uzun ve yapılı bedeni süzdü. Adamlar ona kızgınca bakarken adamların üzerlerindeki silahları kontrol etti. İki silah ceketlerinin ceplerinde ve ikişer silah da pantolonlarının belindeydi.
Sekiz silah, dedi içinden kendisine. Sadece üç saniye içinde sekizini de onlardan çalarım.
Adamlardan birisi genç adamdan bakışlarını çekerek yanındaki adama döndü ve karşısındaki genç adamın onları anlamayacağından emin şekilde Ukraynaca bir şeyler dedi fakat farkında olmadığı bir şeyler vardı.
Kara gözlü adam dudaklarını yalayarak boydaşı olan adama, "İngilizce konuş," dedi akıcı bir diksiyonla, İngilizce. Adamın, "Korumasız gelmiş, kendine ne kadar güvenebilir ki?" dediğini anlasa da anlamamış gibi davrandı.
Kendisine sürekli sakinliği telkinleyen sesi duyuyordu, zihninden hiç ayrılmayan sesti bu. Yine o sesi dinledi.
Yapılı adam onun emrine karşılık gerilerek, "Sen kimsin?" diye sorduğunda genç adam gözlerini ona kilitledi. Yüzünü inceledi adamın. Sakalları yeni alınmıştı fakat sakallarının kesiliş açısına bakılırsa bir başkası kesmişti. Bir berber gibi fakat berberler oturan müşterilerini keserdi, kesiliş açısı aşağıdan kesilmişti ve şüphesiz yanlış kesilmişti. Gözleri adamın kulağındaki kulaklıktan düştü ve sağ elinin yüzük parmağındaki yüzük izini gördü. Yüzüğü çıkaran adam büyük ihtimalle evliydi ve korumaların üzerlerinde kolay kolay takı taşıyamadığını biliyordu.
Bir nevi asker kuralı. Düşmanının seni tanımlayacağı herhangi bir şey taşımamalıydın üzerinde, yoksa düşman seni yüzüğünden, küpenden, bilekliğinin yapısından tanımlardı. Ya da yanık ellerinden...
Siktiği yanık ellerinden... Hayatını mahveden yanık ellerinden.
Zihnini toparlamak için girdiği uğraşı gözleri adamın burnundaki hafif yamukluğa takıldığında bitti ve dinginleşti. Buraya kendi ismi ile giremezdi. Bunun farkındaydı, bu yüzden, "Alberto Borget," diye tanıdığı bir kumarbazın ismini verdi. Alberto, genç adamın onun ismini kullandığını öğrendiğinde oldukça sinirlenecekti fakat genç adam, dostunun ona verdiği değeri biliyordu. Amacı para değildi ama eğer birkaç bin dolar kaldırırsa dostuna kesinlikle gönderecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEDNA
Mystery / ThrillerGerçeklerin yalanları arasında ilerleyebilir misin? Asıl yalan sensen ilerlersin. Bir hayata binlerce kaçış sığdırdıktan sonra kocaman çukura düşersen bocalarsın. Ne olduğunu bilmediğim kaosun tam içine düştüğümde içimde bir mum, elimde bir ölüm va...