14°

3.3K 285 68
                                    

Nedensizce çok tatlış duruyor *-* sevdiiiimmmm

Elimde çorba kasesi öylece dikiliyordum. Yani normal bir birey olsa şu an yürümesi ve evine gitmesi gerekir ama benim pek de normal bir birey olduğum söylenemezdi.

Gökçe çıkmadan önce kasemi vermiş, içine de Anıl'ın yaptığı lavanta reçelini koymuştu. Tabi ben de o an elimde Anıl'ın elinin değdiği bir şey olduğu gerekçesiyle onu pek dinleyememiştim.

Evlerinden çıkmıştım ama hâlâ hareket edemiyordum. Gözlerim elimde, kasede ki mor reçeli izlerken dudaklarımı çoktan bir tebessüm ele geçirmişti. Anıl lavanta reçeli yapıyordu ve ben o reçelden yiyecektim.

Sevdiği çocuğun bir eşyasını gizlice aralayan liseli kız havalarına girip kendi kendime kıkırdamaya bile başlayabilirdim sanırım.

Hem Anıl hakkında yeni bir şey öğrenmiş olmak ayrı bir güzeldi; reçel yapıyordu! Belki mutfakta da iyiydi?

Anıl hakkında öğrendiğim her yeni şeyden sonra kalbim daha fazlasını istiyordu. Onunla ilgili şeyleri bilmek, bilmeye hakkımın olmasını istiyordum. Hayatında bir yerim olması ya da kalbinde. Gözleri bana baksa, ellerimi tutsa diye başlayan bir dizi hayal daha eklenecekti tabi bu listeye.

Açıkçası şu an için hayal denizinde boğulmaya hiç mi hiç niyetim yoktu.

Etraftan gelen geçenlerin dikkatini çekmemek için gözlerimi kaseden çekip hızlı adımlarla eve yürümeye başladım. Zaten bir iki dakikaya varmıştım.

İçeri girip reçeli dökmemeye uğraşarak mutfağa koşturdum. Elime gelen ilk kavanoza kasedeki reçeli boşalttığımda kavanozu görülebilir bir yere koyup gülümsedim.

Markete gelen bir kaç renkli kavanozu kullanmayacak olmamı göz önünde bulundurarak sadece tatlı oldukları için almıştım ama işime baya bir yaramışlardı.

Mutlulukla evin içinde balerin gibi dört dönerek en sonunda yatağıma ulaştığımda günün yorgunluğuyla kendimi yastığa bıraktım ve yarın Anıl'ın işe gelebilmesi için içimden bir dua ettim.

Üzerime giyidiğim siyah kot pantolon ve koyu lacivert t-shirt ile işe gitmeye hazırdım. Saçlarımı tepeden dağınık bir topuz yapmış Anıl'ı görebilecek olma düşüncesiyle erkenden dışarı fırlamıştım.

Her gördüğüme neşeyle selam verip sekerek meydana ulaştığımda market daha yeni açılıyordu ve bilin bakalım kim açıyordu?

Anıl!

Onu görmemle kocaman gülümseyip markete koştum. Yanına gittiğimde o da kapıyı açmış içeri giriyordu ama beni fark ettiği söylenemezdi.

"Günaydın Anıl! İyileştin mi tamamen?"

Anıl yürümeye devam ederken nefesini bezgince verip başını belli belirsiz salladığında için rahatlamıştı. En azından iyileşmiş olması güzeldi,her ne kadar beni umursamasa da.

"Sen olmayınca çok sıkıldım varya, buradakiler bir suratsız bir suratsız! Ay içim şişti valla, insan bir güler yüzlü olur hiç."

Tabi bunları söylerken Anıl'ın da onlardan pek bir farkı olmadığı aklıma gelince gülmeye başlamam çok da uzun sürmemişti.

Ben elimle ağzımı kapatıp gülmemi engellemeye çalışsam da olmuyordu. Sanırım kaçtığım o gülme krizi beni en olmadık zamanda yakalamıştı.

Lavanta ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin