27°

3K 267 21
                                    

Sabah uyandığımda gözüme çarpan elimdeki yara bandıyla sırıtarak yataktan kalktım. Güne hiç böyle güzel başlamış mıydım hatırlamıyordum ve bunu sağlayan minicik bir yara bandıydı.

Ne demişler bir gün bir yara bandı seni mutlu eder.

Bunu kimse dememiş olsa da önemli değil, ben diyordum şu an. Kendi kemdime saçmalamayı bırakıp saçlarımı topuz yaparak yataktan kalktım. Bugün bakkala erken gidip Hasan amca gelmeden yediğim sarelle kutularını saklamam lazımdı.

Dün elime geçenleri köşeye fırlatmıştım ama er geç fark edecekti bu yüzden delilleri yok etsem iyi olacaktı.

Kahvaltıyı bakkaldaki ıvır zıvırlarla yapmaya karar verip üzerime sweatlerimden birini geçirdim.  Havalar eylül'e yaklaştığımızdan olsa gerek haffiten serinlemişti. Altıma koyu renk kotlarımdan birini giyip evden çıktım.

Saçlarım şu an için pek de umrumda değildi açıkçası saç taramaktan nefret ediyordum. Zaten taradıkça kabarıp canımı sıkıyordu o yüzden topuzu bozamadan mahalleye çıktım.

Etrafta oturup birbiriyle muhabbet eden teyzelere selam verirken bana olan değişik bakışlarına anlam veremeyip kaşlarımı çattım. Bir kaç kişi daha aynısını yapınca en son dayanamadım.

"Hayırdır kız, bir sorun mu var?"

"Valla Işıl, yakında hayırlı haberler bekliyoruz senden. İsteme, düğün ne zaman?"

"Ablam ne istemesi, ne düğünü? Kiminle evleniyorum ben haberim bile olmadan?"

Yarı alayla kurduğum cümlelerle Nebahat abla yanındaki kadınlarla bir süre bakışıp anlamazca bana baktı.

"E, kızım siz Anıl oğlum ile görüşmüyor musunuz? Bizim kızlar bu aralar sizi yan yana görüyorlarmış, daha dün kapının önünde konuşuyorken gördüm ben de."

"Yok öyle bir şey abla, Anıl bana o gözle bakmıyor. Yardımcı oluyorlar bana ailecek, siz yanlış anlamışsınız."

Nebahat abla anladığını belli eden sesler çıkartınca arkalarda oturan kızlardan bazılarının kıskanç bakışlarıyla karşılaşıp gözlerimi oradan çektim. Baş selamıyla aralarından ayrıldığımda düşünceliydim.

Dışarından yanlış mı anlaşılıyorduk? Tamam ben Anıl'a ilgi duyuyordum, seviyordum sevmesine ama Anıl bana hiç farklı bir gözle bakmamıştı. Baksa anlar mıydım Allah bilirdi ama yine de her zamanki gibiydi.

İnsanların konuşacak bir şey aradığına verip umursamadan yoluma devam ettim. Tabi bu dedikodunun Fahriye teyze veya Hatice teyzenin kulağına gidebilecek olması hatta Anıl'ın duyabilecek olması beni germişti.

Anıl zaten dün uzak durmamıza yaptığı vurgudan sonra bir de bunları duyarsa halim ne olurdu bilmiyordum. Galiba beni işten attırdığı gibi evden attırmayı da düşünebilirdi.

Ben tedbir alsam iyi olacaktı yoksa kendimi sokakta bulmam an meselesi olabilirdi.

Bakkala gelip kapıyı açtığımda direkt sarelle kutularına yönelip meydanki büyük çöp kovasına atıp geri geldim. Rahatlamayla tezgahtaki peynir ve zeytinlerden ağzıma tıkıştırmaya başladım. Aç ayı oynamayacağına göre önce yemek yemeliydim.

Bir kaç pop kek açıp yediğim sıra Hasan amcayı sokağın başında görüp kekleri ağzıma tıkıştırıp paketleri pantolumun cebine tıktım. Hasan amca dükkana girip hemen koltuğa kurulduğunda acaba bugün nasıl bir değişiklik isteyecek diye tetikte bekliyordum.

Lavanta ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin