21°

3.2K 251 25
                                    

Şu bardakları çok beğeniyorum ama bime geldiğinde bile elli lira diyordu :') Hayat pahalı kuşlar işte artık mottomuz kskskkskd

İşimden kovulmuştum, Anıl'a içimde ne varsa kısaca dökmüş olduğumdan utanıyordum ve evin kirası yaklaştığı hâlde elimde kuruş param yoktu.

Evet evet hâlâ ayaklarımın üzerindeydim ama mecazen yerlerde yatıyordum.

Elektrik parası, su parası, o parası, bu parası derken elimde kuruş para kalmamıştı sağolsun Anıl beyefendisi yüzünden işimden de olmuştum. Sanırım hayatımda yenilikler istiyorum diyerek çıktığım bu yol bana yenilik olarak fakirliği uygun görmüştü.

Elim telefona gittiğinde kendime sakin olmamı öğütleyip gururu düşünmemeye çalışıyordum. Bazen gururlu olmak pek de iyi değildi.

Aç kalmak istediğimi sanmıyordum.

Uzun zamandır girmediğim rehberime girip bir anda arama kısmına basıp telefonu kulağıma götürdüm. Her an aramayı kapatacak gibi bir halim olsa da benim aramamı beklediklerinden olsa gerek telefon hemen açılmıştı.

"Alo?"

Karşı taraftan ses gelmesini beklerken galiba stresten şekilden şekile girmiştim. İnsan ailesiyle konuşurken stres olmazdı pekâlâ ama benim durumumdaysanız anormal kaçmıyordu.

"Alo! Işıl, neredesin kızım sen, neden bakmıyorsun telefonuna? Bu kadar küçük bir şey için olmuyor, bak eve gel konuşalım. Kafanı dinlemek istiyorsun diye karışmıyoruz ama neredeyse iki ay olacak."

Evet, beklenen konuşmaya biraz erken girmişti ama ben ne olursa olsun sakin kalacaktım. Yeni bir tartışmaya gerek yoktu.

"Anne, ben iyiyim dediğin gibi biraz yalnız kalmak istedim o kadar. Hem beni bırak sen, Enes nasıl?"

Annemin kısık sesli söylenmelerinin ardından telefondan çok özlediğim sesi duymak iyi gelmişti.

"Abla! Abla ben seni çok özledim neredesin? Geleceksin değil mi?"

"Geleceğim Enes'im ama daha sonra. Merak etme sen beni, geldiğimde sana hediye getireceğim yanımda."

"Ama ben hediye değil seni istiyorum."

Mızmızlanarak söyledikleriyle benim de gözlerim dolsa da çaktırmamaya çalıştım. Enes'i de yanımda getirmek istemiştim ama daha kendim aç aç dolanırken ona giç bakamazdım. Telefondan Enes'in fısıltılı sesi gelmeye başlayınca ona odaklandım.

"Abla, babam bu aralar çok kızgın sana. Annem bana çaktırmıyor ama ben anlıyorum. Zaten Halime teyzem de gitti, yalnız kalıyorum. Gelemez misin?"

"Niye gittiğimi sen de biliyorsun Enes, biraz zaman geçsin geleceğim tamam mı ablacım? Telefonu anneme ver olur mu, seni arayacağım yine."

"Peki abla."

Üzgün sesini duymak bile koşa koşa ona gitmek istememi sağlasa da ailem ile yüzleşmeye henüz hazır değildim. Onca olandan sonra hele hiç.

"Işıl eve gelmeni hem ben hem de baban daha doğru buluyoruz. Neredesin söyle gelsin alsınlar seni. Saçmalamayı bırak artık."

"Gelmeyeceğim anne, sadece babama aradığımı söyleme ve bana biraz para lazım. Hesap kartlarımdan birine göndersen ama babamın haberi olmasın."

Annemin kızgınlığını sesinden bile anlayabiliyordum ama onlara göre saçma olan konu benim için çok önemliydi. Yaptıkları yanlışı kabul etmemeleri hatta doğrusu bu demeleri beni çileden çıkartıyordu.

Lavanta ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin