32°

3K 273 22
                                    

Ben daha kremayı pastaya düzgün süremiyorken millet sanat eseri yapıyor... Olmuyor beh :')

Önümdeki bavullara kısa bir göz attığımda gözlerim neredeyse yaşlarını yanaklarıma akıtacaktı. Beklediğim şeyler olmamıştı, kendi ayaklarım üzerinde duracağım demiştim ama sanırım becerememiştim.

Belki de suç benim değildi, onundu ama artık bunu düşünecek vaktim de kalmamıştı.

İstediğim sadece biraz mutluluktu ama anlaşılan o mutluluğu bana çok görmüştü.

Ya da görmüşlerdi...

Beni tartmayan bacaklarımı koltuğa bıraktığımda buraya ilk gelişimi hatırladım. Yüzümde buruk bir gülümseme oluştuğunda gözlerimi camdan dışarı çevirdim.

En azından o zamanlar her şeyin iyi olacağına dair bir umudum vardı.

En azından...

Titreşen telefonumla gözlerimi camdan çekip telefonu kulağıma götürdüm. Muhtemelen beni alacak kişiler gelmişti.

"Alo?"

"Işıl Hanım, biz yarım saat sonra oradayız. Anneniz gitmeden önce haber vermemizi söyledi."

"Tamam, geldiğinde ararsın."

"Siz nasıl isterseniz."

Telefonu kapattığımda kendimi güçlükle koltuktan kaldırıp üzerime ceketimi giyip evden çıktım. Beni burada sevmiş, kol kanat germiş insanlara tek kelime etmeden gidecek kadar vefasız değildim. Adımlarımı alt sokağa çevirip Hatice teyzeye gittim ilk önce.

Hatice teyzenin yeri bende çok ayrıydı, ilk geldiğimde beni tanımadığı hâlde o kadar yardım etmişti ki. Neredeyse kendi annemden görmediğim anne sıcaklığını göstermişti, aslında hepsi öyleydi.

Kapıyı çaldığımda içeriden gelen geliyorum sesiyle tebessüm edip beklemeye başladım. Veda etmeye hazır olmadığımı yeni fark ediyordum ama artık burada kalamazdım. Kalbim daha fazlasını kaldırmazdı.

"Işıl kızım, hoşgeldin. Geç bakayım içeri ben de tam sevdiğin tatlıdan yapmıştım. Giderken yanında da götürürsün."

"Hatice teyze, ben... Ben gidiyorum."

Dolan gözlerimle söylediklerime Hatice teyze kaşlarını çatıp neyi kastettiğimi anlamaya çalıştı.

"Nereye gidiyorsun kızım, doğru dürüst anlat hele."

"Ben evime gidiyorum Hatice teyze, artık burada kalmam doğru değil."

Ağlamama ramak kalmış hâle geldiğimde Hatice teyze kollarını bana sarmıştı. Eliyle sırtımı sıvazlarken boşalma anımı yaşamıştım. Gözyaşlarım ardı ardına akarken onları istesem de tutamıyordum.

"Geç içeri kızım, derdini söylemeyen derman bulamazmış. Geç haydi."

Ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçtiğimde koltuğa oturup köşedeki peçeteyle burnumu sildim. Hatice teyze de yanıma oturduğunda elini omzuma uzatıp saçımı okşamaya başladığında ona anlatıp anlatmamakta kararsızdım ama ne de olsa artık pek de önemi kalmamıştı.

"Ben daha buraya ilk geldiğimde Anıl'dan hoşlandım Hatice teyze, o beni ittikçe daha da üstüne gittim. En son ona içimdekileri döktüm dün ama o bana edilmeyecek laflar etti. Ben biraz hayalperest olabilirim ama bilmiyorum Hatice teyze ben böyle olsun istememiştim."

Ben ağlamaya devam ederken Hatice teyze hiçbir şey söylemeden saçlarımı okşamaya devam etti. Ben de kollarımı ona sarıp dünden beri içimde kalan ne varsa döktüğümde gözlerimi elimin tersiyle silip ona döndüm.

Lavanta ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin