38

3.4K 278 81
                                    

Ağlamaya hazır mıyız? :')

Hehehheh (bu spoiydi bölüm bitince gelin tekrar kdkdkkdks)

1 hafta sonra, Isparta

Havalimanında öylece duruyordum. Gökçe'nin attığı düğün davetiyesine göre düğün bir saat sonra başlayacaktı ama ben ne kadar gelmiş olsam da adımımı atamıyordum.

Üzerimde kışa uygun sarı bir elbise vardı. Evet, sarı. Bugün Anıl evlenmiyormuşcasına onun en sevdiği renkte giyinmiştim ve acınası halime neredeyse oturup ağlayacaktım.

Yok mu bir Bihter Ziyagil oyunculuğuyla yerlere yatmam? Bence var.

Montumu üzerime geçirip çantamı omzuma taktıktan sonra havalimanından çıktım. Etrafta gelen geçen bir taksi ararken buraya ilk geldiğimde bindiğim otobüs aklıma gelince gülümsedim. O zamanlar bu hayata uyum sağlayıp benim de normal biri olabileceğimi düşünüyordum.

Anlaşılan aralarında yeterince sırıtmıştım...

Elimle geçen taksilerden birini durdurduğumda epey dalgındım. Öyle ki bana seslenen ve neredeyse bana dalacakmış gibi duran şoförü fark etmemiştim.

"Pardon, dalmışım. Gönen'e gidelim lütfen."

"Çok şükür konuşabildiniz."

"Tekrardan kusura bakmayın."

Adam gelişi güzel başını sallarken ben başımı cama yaslayıp gözlerimi kapattım. Düğüne gittiğimde yeterince gerilecektim o yüzden kısıtlı huzurumu bölmeyi düşünmüyordum. Zaten Gökçe bana o düğün davetiyesini attığından beri moral denen şey ben de yoktu.

Evet bana yaldızlı düğün davetiyesini yollamıştı. Sanırsın padişahın oğlu evleniyor!

Anıl ve Rüya çiftinin düğününe davetlisiniz yok gelirseniz şöyle müşterek oluruz böyle memnun oluruz bla bla bla. Allah aşkına bula bula Rüya'yı mı bulmuştu? Hayır asla Anıl ile alakası yok ama yine de Rüya ile evlenmesi şart mıydı?

İlk gördüğümde bağıra çağıra ağlamış olmam haricinde tek düşündüğüm Rüya'ydı. Sonuçta onu sevmiştim, iyi anlaşmıştık. Anıl gibi kaba saba bir herifle evlenip kendini yakmasını istemiyordum ben. Kadın dayanışması sonucunda buna inanmanızı bekliyorum.

Lütfen beni bozmadan devam edelim.

Taksi sonunda durduğunda meydanda inip etrafıma bakındım. Burayı bu kadar özlemiş olmak gözlerimi doldurmuştu. Gözlerim BİM tabelasına takılınca istemsizce adımlarımı o yöne çevirdim. Sanki bilerek vakti uzatıyordum ama son ana kadar kaçmaya kararlıydım sanırım.

Kapıyı itip içeri girdiğimde hemen ekmek reyonunda poşet dizen Ceyda'yı görüp yüzümü buruşturdum.

Pekâlâ, bu kızı hiç ama hiç özlememiştim.

"Işıl! Gerçekten sen misin? Gittiğini duymuştum ama seni görmek çok güzel. Nasılsın?"

"Evet, gitmek zorunda kaldım ama iyiyim. Sen nasılsın?"

"İyiyim görüyorsun iş güç, ha iş demişken benim yapmam gerekenler var. Gitmem lazım, görüşürüz umarım yine."

Aynen aynen, mutlaka bir beş çayı da yapalım Ceyda. Sana ne kadar hasret kaldığımdan bahsederim iki ağlaşırız.

"Tabi. Görüşürüz."

Yanımdan koşarak giden Ceyda'nın ardından bir süre bakıp gözlerimi etrafta gezdirdim. Her köşede hatıralarımızın olması tebessüm etmemi sağlamıştı. Onu ilk gördüğüm yer, onunla ilk konuştuğum ve beni terslediği yer, ilk gülümsemesi, ilk kızması ve ilk aşk itirafımı yaptığım yer...

Lavanta ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin