•
Hiç her şey anlamsız gibi geldi mi size de? Dünya dönüyor, insanlar doğuyor, ölüyor, kimisi mutlu, kimisi acı içinde ama bir şekilde ilerliyoruz. Sadece ben şu an ilerlemek istemiyordum. Zaman akmasın, bir hafta hiç geçmesin, bunlar gerçek olmasın...
Peki asıl üzüldüğüm şey neydi?
Anıl beni sevmiyor diye miydi bunca göz yaşı? Anıl bir başkasını seviyor diye miydi?
Kimeydi kırgınlığım? Kendini sevmeyen birine kalbini veren kendime mi yoksa sevgimi küçümseyip beni hiç sayan Anıl'a mı?
Telefonu kapattıktan sonra kenara atmış, başımı ellerimin arasına alıp öylece kalmıştım. Kaç saattir ağlıyordum emin değildim ama kilitlediğim kapının ardından Selda akşam yemeğinin yaklaştığını haber verildiğini duymuştum. Muhtemelen benim için endişeleniyordu ama ben de kendim için endişeleniyordum.
Özellikle bin parçaya bölünmüş kalbim için...
Selda tekrar geldiğinde kalmak için kendimi zorlayıp kapıyı açtım. İçeri giren Selda konuşacaktı ama muhtemelen yüzümün rezalet halini görüp vazgeçti.
"Şey... Işıl Hanım, yemek yarım saate başlayacak. Muhtemelen herkes sizi bekliyordur. Gitmeyecek misiniz?"
"Gideceğim Selda ama yüzümü görüyorsun böyle gidemem. Makyaj malzemelerin var mı yanında?"
"Tabi, hemen getireyim... Ama Işıl Hanım, iyi olduğunuza emin misiniz? Eğer kötü hissediyorsanız iptal edip başka güne ayarlayabilirim."
"Selda tüm yatırımcıları ikna etmek zaten senin için zordu. Tekrar uğraşma, bir şeyim yok."
Selda kararsızlıkla başını sallayıp çıktığında odamdaki lavaboya gidip yüzümü yıkamaya başladım. Bir yandan yüzümü yıkarken göz yaşlarımın hâlâ akmasıyla ellerimi mermere koyup bekledim.
Geçecekti, her şey geçerdi. Mermeri sıkıp başımı kaldırdım. Hep diyordum ya iki çeyrek ile düğününe gideceğim diye sanırım içinde uhte kalmış olacak ki bunu yaşamak üzereydim. Ve evet, o düğüne gidecektim. Uzun süre düşünmüştüm, bunu yaparken ağlıyor olmamı görmezden gelelim, ve gitmeye karar vermiştim.
Amacım gerçekten altınımı takıp mutluluklar dilemekti. En azından özlediğim insanları görmüş olurdum ve onun mutlu olduğunu görmek unutmamı kolaylaştırır diye düşünüyordum.
Ben onu sevmiştim ama bu bana bunu yapabileceği anlamına gelmiyordu. Gidecek ve hiçbir şey olmamış gibi o altını ona takacaktım.
Havluyla yüzümü silip beni bekleyen Selda'dan makyaj malzemelerini alıp koltuklara geçtim. Kızarmış gözlerimi belli etmeyecek şekilde hafif bir makyaj yaptıktan sonra gülümseyerek oturduğum yerden kalktım.
Selda ağlamamdan sonra şu an gülüyor olmamı yadırgasa da bir şey demedi. Yanından geçip anahtarlarımı alarak ofisten çıktım. Adımlarımı sert basıp aklımı Anıl'dan uzaklaştırdım. Şu an ne hissettiğimden tam emin değilim ama kırıldığım kesin.
Arabaya binip hızlıca otoparktan çıktığımda trafiğe yakalanmamayı diliyordum. Zaten yeterince geç kalmıştım bir de trafik çıkarsa hepten gecikecektim.
Neyseki yol çabuk bitmiş ayarladığımız restorana varmıştım. Anahtarı valeye verip üzerimdeki süveteri düzelttim. İçeri geçtiğimde herkesin beni beklediğini görüp biraz utansam da gülümsemeye çalışıp yerime oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavanta ✓
SpiritualBirbirine zıt iki kalp, birbiri için atabilir mi? Yaşadığı hayattan sıkılan bir kız... İnançlarına sadık bir adam... Yolları ne kadar sıradan bir şekilde kesişse de kalplerini birleştiren sevgi o sıradanlığı bozacak kadar güçlüydü. Peki o sevgi, ara...