33°

3.1K 261 16
                                    

Alışmak...

Tüm yaşantımı düşünecek olursak alışmak benim için olabildiğince kolaydı. Yani zenginlik, aile, her gün gördüğüm hizmetçiler ve dahası ama hiç alışık olmadığım bir yere alışmış olmama şaşırıyordum.

Daha önce kendi evimden küçük bir evde kalmamıştım, yanımda korumalar olmadan çok az yere gitmiştim, kendi işlerimi sadece zorunda olduğumda yapmıştım.

Tüm bunlardan soyutlanmak, hiç bilmediğim bir yerde her şeyi alıştığımın dışında idare etmek kolay olmamıştı kabul ama bunlara üç ay içinde alışacağımı da düşünmemiştim.

Ve aşk...

Sanırım bunu atlatmak için bir psikolog desteği almalıydım. Geçer mi geçmez mi bilemem ama unutmak zorunda olduğum alenen ortadayken yapabileceğim pek de fazla bir şey yoktu ne yazık ki.

Dün eve gelmemin ardından Enes ile eşyalarımı dolabıma yerleştirmiş ve ona sarılarak uykuya dalmıştım. Uyandığımda ise beni çok şaşırtan bir şey olmuştu.

Herkesten erken kalkmış, mutfağa inmiş ve açtığım videodan yardım alarak kahvaltı hazırlamaya başlamıştım. Ben her şey normalmiş gibi devam ederekn arkamdan gelen hizmetlilerin ve annemin şaşkın sesleriyle durumu kavramıştım.

Ben evde en son uynana olur, mutfağa girdiğim gibi neredeyse her şeyi kırar ve yemeklerin sadece yeme kısmıyla ilgilenirdim.

Üç ay alışmak için fazla kısa bir süre değil miydi?

"Abla? Benimle bisiklet sürmeye gelecek misin?"

"Ha, ne?"

Önüme sallanan minik ellerle gülümseyip benim küçük bir kopyam olan kardeşime baktım. Aynı sarı saçlar ve aynı yeşil gözler. Tabi ablası gibi bir kaçık olsaydı ruh ikizim de olabilirdi ama Enes daha uysal ve sessiz bir çocuktu.

Buradan annemin ben bebekken yorgunluktan ağlamasıyla Enes bebekken gayet rahat olmasının nedenini kavrayabiliyoruz.

"Haydi gidelim yardımcı pilot! Yolcular beklemez."

"Kaptan pilotum geri gelmeyecek diye korkmuştum ama neyse ki ben kaptan olmadan gelebildi."

"Üzgünüm ufaklık ama ben koltuğumu buruş buruş olmadan bırakmayacağım."

Enes gülüp elimden çekiştirerek bahçeye çıkarttığında içten içe dışarıda Isparta'nın sevimli mahalle görüntüsünü görmeyi beklemiştim. Beni karşılayan görüntünün korumaların kol gezdiği yapay çimlerle kaplı bahçemiz olması ne acı.

Enes'in bisikletlerimizi çok önceden getirip bahçeye bırakmış olmasına gülümseyip yanına koştum. Bisikletlerimize binerken bunu özlediğimi fark ettim. Isparta'ya alışmış olabilirdim ama alıştığım evimi de bir o kadar özlemiştim.

Küçük kardeşimin beni geçmesine izin verip sanki ona yetişmek için kendimi zorluyor gibi yapıp peşinden sürmeye devam ettim. Enes'in neşeli kahkahaları keyfimi biraz olsun yerine getirmişti ki bahçeye giren arabayla durdum. Enes de benimle beraber durup arabaya doğru koşturmaya başlamıştı.

Babam benim aksime Enes'i kısıtlamıyordu. Bilirsiniz erkek kız ayrımı, benim korunmaya muhtaç Enes'inse buna ihtiyacı olmadığını düşünüyordu. Aslında ikimizi de bir yerde incitiyordu ama bunu bildiğini sanmıyorum.

"Baba!"

"Oğlum, ablan nerede?"

Enes babamın kucağına çıkıp eliyle beni gösterdiğinde bu anı geciktirebildiğim kadar geciktşrdiğim için mutluydum. Dün iş seyahati için gitmiş ve yeni geliyordu.

Lavanta ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin