-neden hiç mutlu değilsin zeze?
+ neden mutlu olmalıyım?
- çünkü dünyaya bir kere geliyoruz.
+ iyi ki bir defa geliyoruz portuga.
- neden?
+ ikinci bir hayatı kaldıramazdım.
şeker portakalı~~~
Sırtında var olan kamburun her geçen gün daha da ağırlaştığını hissediyordu. Çelimsiz bacakları bedenini değil ruhunu taşıyamıyordu artık. Kendini çıplak bir şekilde kışın ayazında kalmış gibi hissederken bedeni donmuyor yanıyordu. Soğuğun verdiği yanma ise ateşten daha kuvvetliydi.
Tükenmişti ve daha ne kadar tükenebilirdi?
Öyle çok yerinden yaralanmıştı ki.... Akacak kanının bile kaldığını sanmıyordu. Kuytu köşelerde kendine bir yer arayıp hayatını orada sürdürmek istiyordu. Kafasının içinde duvarlara vuran, haykıran biri vardı. Kendisi hariç kimsenin duymadığı, görmediği, bilmediği küçük bir kız. "Yeter!" Diyordu. "Yoruldum." Sesi bile kırgın çıkıyordu, bıkmıştı.
Tanıdık koku midesini bulandırıyor, beyaz duvarlar içini açmak yerine karartıyor; üzerine geliyordu. Saatlerdir duvarda asılı olan hastane saatinde yelkovanın akrebi takip edişini izliyordu. Zaman zehirli bir sarmaşık gibi dört bir yanını sararken nefes almasına engel oluyordu.
Aklına annesini yatakta o halde gördüğü an geldiğinde tüyleri diken diken oluyor, bedeni ürperiyordu. Ağzından akan beyaz sıvı, yumduğu ve açmadığı gözleri onu ölmüş gibi göstermişti. O an beyninde oluşan kıvılcım tüm bedenine yayılmıştı.
Hangi ara ambulansı aramıştı ve hastaneye gelmişti? Bunları bile hatırlamıyordu.
Gece ikiye doğru geliyordu.
Şehir yavaş yavaş uyumaya başlarken o soğuk bir sandalyede annesinden gelecek herhangi bir haberi bekliyordu.
Yirmili yaşlarının ortasında genç bir kız değilde bir ayağı çukurda halsiz bir yaşlı gibi hissediyordu.
Gözyaşları yanaklarında kurumuş, yeşil irisler korkudan, ağlamaktan ve uykusuzluktan kırmızıya bürünmüştü.
Derin bir nefes aldı ve kafasını arkasındaki duvara yasladı. Gününün güzel geçtiğini düşünüyordu. Yatağında uzanırken tavana bakacak ve bu özel günün kendisinde yarattığı heyecanı yaşayacaktı.
Lakin hayat buna bile izin vermeyecek kadar bencildi.
Kalkıp eve gitmek ve ayyaş herifi yakmak istiyordu. Bir babadan çok canavarı andırıyordu ve Zühre ondan korkmuyor tam aksine nefret ediyordu. Derin, içki dolu bir kabın içerisine kafasını sokup boğmak istiyordu.
Evden çıkarken kendisine attığı bakışı, bile bile karısını tekrar ölüme sürüklemesini unutamıyordu. Bazen hiç var olmadığını ve annesi Zeliha'nın bu adam ile başbaşa kaldığını düşündüğünde korkudan ağlamak istiyordu.
Onu adalete teslim etmek istiyordu fakat bunu ilk kez yaşadıklarında mahvettiği bir ömrün bedelini sadece bir sene ödemiş ve çıkmıştı demir parmaklıklar ardından.
Gözlerini kapattı sıkıca.
Ziyan oldum diyordu Ahmet Kaya. Bir pınardım kan oldum diye de ekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntihaşk +18
ChickLitHer son yeni bir başlangıç... "Onu sevmek cehenneme gülümseyerek yürümek gibiydi.." Son kez baktı ayaklarının altında kalan İstanbul'a. Kendisinden bir hayat çalan, mezarı olup diri diri gömüldüğü şehre buruk bir tebessüm armağan etti. "O bir kati...