"sizi acıdan kurtaracak iki yol var.” der nietzsche ve ekler: “hızlı bir ölüm ve uzun bir sevgi”
YAZAR NOTU: Geç gelen bölüm için lütfen kusura bakmayın. Romeo'nun Kırık Kalbi adında yeni bir hikayeye başladım ve bu yüzden İNTİHAŞK a bölüm atarken biraz geciktim.
Satır arası yorumlarda buluşalım o zaman!!!
KEYİFLİ OKUMALAR ✨
Ne oldum değil ne olacağımdı insanın her daim düşünmesi ve tutunması gereken motto.
İnce, çelimsiz bedeni; hemen arkasından esen rüzgara kapılmış oradan oraya savrulurken hayallerinin gerçeklere dönüştüğüne eşahit oluyor ve kuruyan ruhu tekrar dirilmeye başlıyordu. Yaprakları dökülmüş, sararmış bir çiçekti ta ki onunla tanışana kadar. Sesini işitmek, gözlerini görmek ve gülüşüne tanıklık etmenin yanı sıra asla tatmayacağı kokusuyla nefes almaya başlamak, hep merak ettiği dudakların tadına bakmak toprağında en nadide çiçeklerin açmasını sağlıyordu.
Hüzünlü müziklerden sıyrılmış, romantik ve aşk kokan dizlerin arasına kendisini atmıştı.
Duygularını daha fazla bastırmak zorunda kalmıyor oluşunun verdiği özgürlük damarlarında akan kana karışırken sıcacık hissediyordu. Yeni doğmuş veya ilk adımlarını atmaya başlayan bir bebekten farksızdı belki de.
Yaşadığı acı dolu hayatın çürüttüğü omuzları şimdi daha rahat, daha hafifti.
Bu his.
Bu his Bella'nın öldükten sonra daha güçlü, daha güzel ve daha özel doğması gibiydi.
O sanki küçücük yaşında bir trenin altına yatarak ölmeyi dileyen Zeze, Merih ise aniden hayatına giren ve belki de ona hayatının en özel anlarını yaşatacak olan Portuga...
"Kalbin... Onu hissedebiliyorum." Merih'in kolları hemen önünde, bacaklarının arasında oturan Zühre'nin omuzları etrafına sarılıydı ve sol göğsü ile girdiği temas nedeniyle genç kızın kalp atışlarını pekala hissedebiliyordu. "Ne diyor? Anlıyor musun?" Merih'in dudakları kıvrıldı ve çenesini Zühre'nin omzuna koydu. "Bana deli oluyormuş." Sesi bir ilahiyi andırırken adamın boğuk çıkan sesi genç kızın gözlerini kapatmasına neden olmuştu.
"Başka?" Diye fısıldadı bedenini tamamen Merih'e yaslamadan önce. "Sadece benim için atıyormuş." Zühre gülümsedi.
Heyecanla yükselen nefesini geceye karşı serbest bırakırken gözlerini araladı.
Birbirlerine ilan-ı aşk etmelerinin ve eğlenceli bir yemeğin ardından bir saat geçmişti. Sandalyede oturmak yerine bu parlak yıldızların arasında, yeşil çimlerde oturma teklifi Zühre'den gelmiş ve Merih Bolat memnuniyet ile kabul etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntihaşk +18
ChickLitHer son yeni bir başlangıç... "Onu sevmek cehenneme gülümseyerek yürümek gibiydi.." Son kez baktı ayaklarının altında kalan İstanbul'a. Kendisinden bir hayat çalan, mezarı olup diri diri gömüldüğü şehre buruk bir tebessüm armağan etti. "O bir kati...