11

305 17 0
                                    

Okul başladıktan sonra bölüm yazamadım. Kusura bakmayın





Cumartesi, Jimin

Sabah uyanmış çoktan kahvaltımızı etmiştik. Şimdi ise Jungkook ve Hoseok hyung ile eşyalarımı topluyorduk. Bir valizi çoktan kitaplarım ile doldurmuştuk. Şimdi ise kıyafetlerimi katlayıp büyük valize yerleştiriyorduk.

Saat 14.15 'i gösteriyordu. Yoongi 15.00 gibi geleceğini söylemişti. Hobi hyung yorgun bir ifade ile konuştu.

"Ulan senin de ne çok kıyafetin var." Jungkook ve ben gülümsemiştik. Bir süre sonra Hyung bize kolay gelsin diyerek yanımızdan kalkmıştı. Hyungun gittiğine iyice emin olup hızla Joon'a döndüm.

"Çok heyecanlıyım."

"Seni bu kadar heyecanlandıran ne bakalım? Biriyle ayrı bir eve çıkmak mı yoksa o evin içinde Yoongi'nin olması mı?"

"Çok fenasın. Onu kastetmemiştim." tamam onu kastetmiş olabilirim ama-

Joon hınzırca gülmesine devam etti. Onu sinir etmek için konuyu Taehyung'a getirdim.

"Sen bana gülüyorsun ama kendine bakmıyorsun."

"Ne varmış bende?"

"Tae diyorum. Ne oldu sizin iş?"

"Ya yürü git. Bu sefer tamamen bitti."

"Bu sözünü hatırlatırım ama."

"Umarım hatırlamayacak kadar çok zaman geçer de bu lafını yersin."

"Göreceğiz."

***

Yoongi ve Hyung valizlerimi arabaya yerleştirmişti. Daha sonrasında Yoongi ve Hyung vedalaşarak ayrıldılar. Hoseok Hyung ve kapıda bekleyen Jungkook içeri girmişti. Yoongi de sürücü koltuğuna oturmuştu. Kontağı çevirip arabayı çalıştırdı.

Yoongi her zamanın aksine bugün daha renkli ve spor giyinmişti. Altında gri eşofmanı üstünde yeşil tişörtü vardı. Ayrıca havalar bu ara biraz rüzgarlı olduğundan üstünde siyah ince bir hırkası vardı. Saçları da oldukça dağınık ve yıpranmış duruyordu.

Kafasını çevirip bana baktığında kafamı hemen önüme çektim. Sonradan cesaret edip kafamı kaldırdığımda tamamen yola odaklanmıştı.

"Ee dersler nasıl gidiyor?" gitmiyor?

"İyi, idare ediyorum işte."

"Güzel."

"Eve gittiğimiz zaman kuralları belirleriz." kafamı sallayarak onu onayladım.

20 dakikalık yolculuğumuzda aramızda geçen tek diyaloğun bu olması canımı sıkmıştı.

***

Valizlerimi tek başına salona kadar getirmişti. Israr etmeme rağmen kendi taşıyacağını söylemişti.

"Erkek gibi erkek"

"Sus lan asdgfhggfdfsa" kendi kendime gülerken Yoongi'nin tuhaf bakışları üstümdeydi.

"Bana mı diyorsun?"

"He ne dedin? Yani yok sana demedim." iyice batırdığımı hissederken kafamı eğdim. Kısa sürelik gergin ortamı onun gülüşü bozmuştu. Derin bir nefes alarak kafamı kaldırdım.

Çok güzel gülüyordu. Gülerek koltukların birine oturup kafasını arkaya yatırdı ve gözlerini kapattı. Salonda sessizlik oluşmuştu. Bu havayı bozmak için konuşmaya başladım.

"Ben bunları yukarıya çıkarıyım."

"Ben çıkartırım. Sen yorulma."

"Zaten iki büyük valizi sen taşıdın. Bundan sonrasını hallederim." kafasını kaldırıp bana baktı. Emin misin der gibiydi.

"Tamam. Yukarı çıkartmak sende." kafamla onaylayıp valizin kulpundan sıkıca tuttum. Yoongi de ayağı kalkmış evin kapısına doğru yöneliyordu.

Merdivenlerde 9. basamaktayken arkama bakıp Yoongi'nin evden çıkıp çıkmadığını kontrol etmek isterken dengemi kaybetmiş yalpalanmaya başlamıştım.

Dengemi korumaya çalışırken belimi saran kolları hissetmem ile duraksadım. Kendimi toplayıp dengemi topladım. Bir basamak aşağıya inmemle Yoongi ile aramızda ki mesafe neredeyse sıfıra inmişti.

Hızla inip kalkan göğsü benim göğsüme çarpıyordu. Nefesini, uzuvlarını her zerresini hissedebiliyordum. Gözlerimi kapadığımda kadife misali sesi kulaklarıma doldu.

"İyi misin?" Hayır, şuan kalp krizinden gitmek üzeriyim.

"Evet iyiyim. Teşekkür ederim."

"Ben sana dedim bana bırak diye neden dinlemiyorsun beni?" sözleri sitem doluydu.

"Kendim halledebilirdim..."

"Gördüm ,gördüm." kollarını belimden çekerek beni kendinden uzaklaştırdı. Iki basamak yukarda olan valizimi alıp yukarı çıkmaya başladı.

Olayın şokunu atlatamadan arkasından bakakalmıştım.... 

NEXT TIME(YOONMIN)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin