Final

287 7 116
                                    

Sizleri çok seviyorum. Yoonmin ile kalın <3 <3





 8 saat sonra

Ameliyathanenin önünde dört dönüyordum. Ben bu korkuyu en son Jungkook ölmeden önce yaşamıştım. Şimdi yine aynı duyguları hissetmek çok kötüydü. Nurbanu'yu öyle kanlar içinde görmek beni mahvetmişti. Onu orada koruyacağımıza söz vermiştik ama sözümüzü tutamamıştık...

Geçen bunca saatin ardından hiçbir gelişme yoktu. Sadece olayın üstünden bir iki saat geçmişken Sehun ve bir polis arkadaşı daha gelip Bogum ve benim ifadelerimi almıştı.

Nurbanu yaşayacak mıydı? Ölürse ne olurdu ki? Ona karşı bir şeyler hissetmiyordum ama sadece off bilmiyorum ona karşı hissettiklerim aşk mıydı yoksa küçük bir hoşlantıdan ibaret miydi? Şu an önemli olan bu değildi.

Iki önemli konu vardı. Bir Yoongi'ye ne olacağı diğeri ise Nurbanu'nun yaşayıp yaşayamayacağı... Yoongi Jungkook ile ilgili bir şeyler itiraf edecek miydi? Eğer gerçekten de o öldürdüyse eğer berbat ve kullanılmış hissederdim. Jungkook'a karşı bir özür borçluydum. Onu, beni ve tüm o kadınları koruyamadığım için büyük bir özür...

Bogum elinde iki bardak ile yanıma gelip oturdu. Bu şu zamana kadar benim yanımda kalmıştı. Belki de ona karşı bu kadar ön yargılı davranmamalıydım.

"Al, iç bakalım."

"Hiç iştihaşım yok."

"Benim var mı sanıyorsun?"

"Çok yorgunum... tüm bu olanlar beni çok yıprattı."

"Emin ol kardeşim tek seni değil. Hepimiz çok yıprandık. Bunlarda geçecek merak etme."

"Umarım Bogum. Yaptığın bunca şey için teşekkür ederim."

"Bende sana teşekkür ederim eğer benimle iş birliği yapmayıp Yoongi ile beraber olsaydın işler çok fazla uzardı."

"Yoongi...ona acıyorum."

"Evinize ilk geldiğimizde sevgilim de sevgilim diye ağlıyordun." gülümsedim ve kahveden bir iki yudum aldım.

"Hatırlatma."

"asdfgfdsd."

"Gülme." kahve de baya iyiymiş bu arada.

"Sen bu Nurbanu'ya karşı bir şeyler mi hissetmeye başladın?"

"Yo hayır kim demiş onu?"

"Gözlerin Jimin. Gözlerin." kafamı ameliyathaneye çevirdim. Uzunca bir süre bakıştık.

"Boş ver beni şimdi. Bu Nurbanu'nun babası mafya değil mi? Nasıl kızının vurulduğunu haberini almamış?"

"Aslında buraya geldi."

"Ne? Nasıl? Ben neden hiç rastlamadım?"

"Senin götünden haberin var mı? Duvara yaslanmış uyukluyordun. Geldi buraya işte her yeri toz dumana katıp gitti."

"Ve ben uyuyordum."

"AAasdfdsa maalesef. Bu arada şurada ki iki adamı görüyor musun?" gözlerinin işaret ettiği yere baktım. Iki adam ellerinde Sabahattin Ali'nin kitaplarından okuyorlardı. Ne güzel bir alışkanlıktı. Her yerde kitap okuyabilmek... özendim.

"Ne güzel kitap okuyorlar? Kim bilir onların hastalarına ne oldu?"

"Kalbinden vurulmuş diyorlar."

"Ne?"

"Gerizekalı o adamları Nurbanu'nun dilf babası koydu."

"ASDFGHGFDSASDF DİLF Mİ?" kitap okuyan adamlar pardon Nurbanu'nun bir nevi korumaları ellerindeki kitaptan kafalarını kaldırıp bana bakmaya başladılar.

NEXT TIME(YOONMIN)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin