1

1.4K 45 14
                                    

Fakültenin önüne geldiğimde derin bir nefes aldım. Üniversitenin ilk günüydü bugün. Aslında çok gergin değildim. Liseden beri her zaman yan yana olduğum arkadaşım Jungkook ile aynı üniversiteyi kazanmış ve hukuk fakültesini seçmiştik. Otobüsten inmeden önce Kook'a mesaj atmış ve onun kampüsün girişinde ki bir bankta oturduğunu öğrenmiştim.

Kampüsün içinde biraz yürüdükten sonra sağıma baktığımda Kook'u telefonu ile ilgilenirken gördüm. Onu bulmanın sevinciyle ona doğru adımladım. Ona yaklaştıkça o da kafasını kaldırmıştı. Göz göze geldiğimizde gülümseyip ayağa kalkmıştı.

"Sonunda gelebildin."

"Derse geç kalmadım değil mi?"

"Yok geç kalmadın daha 20 dakika var. Ee geç oturalım." dediğini banka oturduk. Çantamı sırtımdan alıp bacaklarımın üstüne koydum.

"Yurt bulabildin mi ya da bir ev?" oflayarak cevap verdim. Bu konu beni fazlaca strese sokuyordu.

"hayır, maalesef bulamadım. Yurt fiyatları çok yüksek ayrıca kiraya geçmek için bir iki kişi bulmam lazım. Bilmiyorum umarım en kısa zamanda bulabilirim."

"Umarım bulabilirsin Jimin, aslında ağabeyimin arkadaşlarına sorsam belki bulunur."

"Olur, sen bir sor. Bir an önce bulmam lazım. Otelde en fazla bir ay dayanabilirim.

"Tamamdır. Eve gittiğimde ağabeyimle bu konuyu konuşacağım... otelde kalmasan da bir yer bulana bizde kalsan çok güzel olmaz mıydı?" Ellerimi yüzüme kapattım. Bana yurt çıkmamasına rağmen hic bilmediğim bir yere barınacak yer bulurum umuduyla inat edip gelmiştim. Ve şimdi ne yapacaktım? Bıkkınca nefesimi dışarı verdim.

"Size de sıkıntı vermek istemiyorum."

"Lütfen, rica ediyorum. Ağabeyimden çekiniyorsan, çekinme biliyorsun o da hukuk 3. sınıf öğrencisi dersleri daha ağır oluyor. Odasından çıkmıyor ben bile zor görüyorum onu. Hadi lütfeen"

"Tamam bakarız."

"Bakarız? Babam gibi konuştun."

"Tamam sizde kalacağım ama bir yer bulana kadar tamam mı?" buraya aslında kendi ayaklarımın üstünde durmak için gelmiştim. Kimseye yük olmak istemiyordum. bu en yakın arkadaşım olsa bile

"Olay be! Şu an çok sevindim bu duruma." kısa bir sessizlik oldu. Ardından cebimden telefonumu çıkartarak saate bak. Saat 13.25 i gösteriyordu. Dersin başlamasına 5 dakika vardı.

"Hadı kalkalım , ders başlamak üzere."

"İlk günden ders işler mi dersin?"

"Ahahaha bilmiyorum her şey olabilir. Zaten üniversite lise gibi değil ki. Derse girme zorunluluğu sanırım hocanın hocaların tutumuna göre değişiyormuş."

"Bunu bende duymuştum. Genelde sadece vize haftası çalıştıklarını falan." Kook beni kafasıyla onayladı. Daha fazla konuşmadan binaya giriş yaptık.

Binanın içine girdiğimde bir daha aşık olmuştum. Kocaman bir adalet heykeli duruyordu. Gerçekten büyülenmemek elde değildi. Hayallerime ulaşmıştım sonunda. Kook'da benim gibi merakla etrafı inceliyordu... daha fazla oyalanmadan dersimizin yapılacağı dersliğe girdik. Içeride belki de 70 kişiden fazlası vardı. Daha fazla vakit kaybetmeden arka sıralardan bir yere geçip oturduk. Biraz oyalandıktan sonra profesör gelmiş ve ders başlamıştı.

***

Dersten çıktığımızda saat 15.00 idi. Gerçekten güzel geçen bir dersti. Aslında ilk gün olduğu için profesörün anlattığı içerik fazla yoğun değildi. Sadece 3-4 sayfalık not tutmuştum. Yanımda ki Jeon'a baktım. Her zamanki gibi telefonuyla oyun oynuyordu.

"Ne yapsak şimdi?" Jungkook kafasını telefondan kaldırarak konuşmaya başladı.

"Profesörün dediği iki üç kitap vardı. Ayrıca ders kitapları falan var onları alalım daha sonra senin otelden çıkışını yaparız olur mu?"

"Ağabeyin bir şey demesin? Çok ani oldu."

"Ağabeyime dersten çıktıktan hemen sonra haber verdim. Onun sıkıntı olmayacağını zaten seni tanıyıp sevdiğini söyledi."

"Haber verdiğin iyi olmuş."

"Hadi daha fazla oyalanmayalım. Otobüsü kaçırırsak yarım saat beklemek istemiyorum."

Birlikte yürümeye başladık. Fakülteden tamamen çıkmış kendimizi otobüs durağına atmıştık.

Biraz bekledikten sonra otobüs gelmişti. Kartlarımızı basarak ikili koltuğa oturmuştuk. Otobüs ilerlerken bana yabancı olan bu şehre baktım. Sokaklarını, insanlarını gözlemlemeye çalıştım. Aniden aklıma Namjoon Hyung gelmişti. Lisede her zaman beni korumuş kollamıştı. Onun okuduğu üniversiteyi 2. tercihim olarak yazmıştım ama tutmamıştı. İşleri yerine koyup kendime bir düzen oturttuktan sonra onu da ziyaret etmeyi aklımın bir köşesine yazdım.

"Kanka geldik, hadi." Jungkook'un seslenmesiyle onun arkasından ayağa kalktım. Otobüsten inip iyice çarşının içine gittik. Ikimizde pek buraları bilmediğimizden sora sora bir kütüphane bulmuştuk.

Içine girdiğimizde gerçekten her yer resmen kitap kokuyordu. Uzun kitapları aramak yerine bir görevliye isimlerini vermiştik. Bunlar ders kitapları değil de okuma kitaplarıydı. Görevli abla kitapları getirdiğinde alacağımızı söyleyip direk kasaya geçmiştik. Kitapların ücretlerini ödemiştik.

"Burası çok güzel biraz daha bakınalım mı?"

"Olur ben çizgi romanların olduğu yere gidiyorum." Jungkook'u onaylayıp kütüphanenin içinde gezinmeye başladım. Rafların arasında gezerken çoğunlukla Ahmet ÜMİT'in kitaplarının olduğu bir raf ile karşılaştım. Resmen gözlerim parlamıştı. En sevdiğim yazarlardan biriydi. Neredeyse tüm kitaplarını okumuştum. Geçen sene okuduğum 'Aşkımız eski bir roman' adlı kitaba götürecekken elimin üstünde bir el hissettim.

Ani bir refleksle elimi hızla çekmiştim elimi kaplayan o soğuk elden.

"Ahmet Ümit fazlaca seviyorsunuz galiba"

"Evet çok severim."

"Belli kitaplara bakarken gözleriniz parlıyordu." Utançla kafamı yere eğdim. Karşımda ki adam 180 boylarında siyaha yakın gözleri ve uzun kahverengi saçlarını mullet modeli olarak kestirmiş tamamıyla siyah giyinmiş adama tekrardan baktım.

"İyi süzdün."

"Ne?"

"Okudun mu bu kitabı diyorum"

"Evet, okudum."

"Hikayelerden En çok hangisini beğendin peki?"

"Benim favorim aşkımız eski bir roman öyküsü sanırım. Ama sana bir sır vereyim mi? Diğer iki hikayeyi biraz yetersiz buldum ama olsun yine de güzeldi."

"Benim favorim bu kitap değil aslında- eliyle 'kırlangıç Çığlığını alarak- bu kitabı beni çok etkilemişti."

"Tabii herkesin favorisi farklıdır."

"Seni daha fazla tutmayayım.-elinde ki kitabı alarak arkasını döndü. Daha sonra bir şeyler unutmuş gibi arkasını döndü- sahi adın neydi?"

"Jimin. Park Jimin."

"Memnun oldum Jimin, Yoongi bende... güzel muhabbetin için teşekkür ederim."

"Rica ederim, iyi günler." gözlerim arkasını dönüp giden adama takılı kalmıştı. Hızla elimi saçlarımdan geçirerek oradan ayrılıp kütüphanenin çıkışına adımladım.

"Lan Jimin!" arkamı döndüğümde Joon bana sesleniyordu. Onu tamamen unutmuştum.

"Nereye böyle? Bir şey mi oldu?"

"Ha yok bir şey olmadı. Senin işin bittiyse çıkalım mı?"

"Olur çıkalım."

Kütüphaneden çıktığımızda hala aklımda o adam vardı. Yoongi...






Iyi okumalar...

NEXT TIME(YOONMIN)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin