.S. 59

1.2K 49 9
                                    

Keyifli okumalar 📖

🖤

*****<Elli Dokuzuncu Bölüm>*****

A.Ö.

'Sıcağı mı daha çok seversin soğuğu mu?' diye sorsalar hiç düşünmeden soğuk derim. Çünkü sıcak seni uyutur. Dünyaya karşı nerede olduğunu unutursun. Fakat soğuk tam tersidir. Seni ayakta tutar. Dudakların soğuktan titrerken gözlerin etrafta neler olup bittiğini beynine kazır. Soğuk her zaman kazanır. Ben soğuktan yanayım. Soğuğun vücudumu sarmasına her zaman izin veririm. Bu beni güçlü tutar. En azından şu zamana kadar öyle oldu.

Soğuk su vücudumdan akarken keşke kırılmış, paramparça olmuş kalbimi de alıp götürseydi. Omuzlarıma kadar uzamış olan saçlarımı tepemde topladım. Lif ile boynumu köpüklerken elim istemsizce elmasa değdi. Gülümsedim. 

"Öncelikli kural: Geçmişi düşünmek yasak!"

Beynime düşen sözler ile gülümsememi kestim ve hızlıca durulanıp banyodan çıktım. Burası herhangi bir evdi. Daha doğrusu ev demek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Bir artı bir beş katlı daire. Evin içi sigara dumanından geçilmiyor. Burayı sadece iki günlüğüne tuttum. Yarın son günüm. Vücuduma sardığım havludan kurtuldum ve yatağın üzerine koyduğum kıyafetleri elime aldım. Mat siyah askılı çok kısa bir elbise ve istemesem de giymek zorunda olduğum siyah burnu açık topuklu ayakkabı. Gözlerimi devirdim. Hızlı bir şekilde üzerimi giyindim. Ayakkabıları giymeden önce çantamdan çıkardığım bordo ojeyi ayak tırnaklarıma sürdüm. Ojeyi tekrar çantama koyduktan sonra camı açtım. Odanın hava almaya ihtiyacı vardı. Aydınlık olan evi girdiğim gibi sigara dumanından grimsi yapmıştım. Yarın evden ayrılmadan önce güzelce temizlesem burayı iyi olacaktı. Masanın üzerine koyduğum siyah peruğu saçlarımı düzgün bir şekilde topladıktan sonra taktım. Tel tokalarlar peruğu iyice tutturdum. Mavi lensleri de gözlerime taktım. Hafif bir makyaj yapmama rağmen dudağıma bordo ruj sürdüm. Aynadaki görüntüme kaşlarımı çattım.

Yarım saat sonra camı kapattım ve ayakkabılarımı giyerek çantamı elime aldım. Unuttuğum şey ile kendime küfür ettim ve komodinin çekmecesini açtım. Elime değen metal şey ile ürpersem de umursamamaya çalışarak silahı elime aldım. Derin bir nefes çektim içime. Hala kokusu gitmemiş olan sigara burnumu doldurdu. Silahı da kol çantamdaki fermuarlı göze koyduktan sonra telefonumu cebime koyup evi de kilitleyerek dışarı attım kendimi. Topuklu ayakkabımın sesi boş olan sokakta yankılanıyordu. Hava kararmak üzereydi. İşte tam bu saatleri seviyordum. Geceye adım adım yaklaşan saatleri...

Bir süre yürüdükten sonra gördüğüm araba ile gülümsedim. Karşıdan gelen araba var mı diye baktıktan sonra hızlı adımlarla caddenin karşısına geçtim. Etrafıma baktıktan sonra arabaya bindim. Arabaya binmem ile Korel gaza basmıştı. Kemerimi bağladım ve göz ucuyla ona baktım. Bugün bir durgunluk vardı onda. Kesin vardı, evet. Hissetmiştim. "Bir şey mi oldu?" dedim İtalyanca konuşarak.

"Cık." dedi. Omuzlarımı silktim ve yanımdaki camdan bakmaya başladım. Arabaları hızlı bir şekilde geçiyorduk. Gereksiz yere hız yapıyordu şu an. Evet evet. Kesin bir şeyler olmuştu. Ona baktığımı anlamış olacak ki bana baktı ve 'ne oldu' der gibi göz kırptı. "Bir sorun olmadığına emin misin?" dedim. Sıkıntılı bir nefes verdi. "Bir şey yok! Ama olsaydı da bunu söyleyebileceğim son kişisin sen..." 

Gözlerimi devirdim. "Senle konuşmak bile hata zaten!" dedim. Bir süre sonra Korel'in öksürmesi ile tekrar ona döndüm. 

"Ne yapacağını biliyorsun değil mi?" dedi. Kafamı salladım. Ama o bana bakmadığı için cevap vermek zorunda kaldım. "Evet." dedim.

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin