Keyifli okumalar 📖
-Multimedya: AVCI
-Music: Ruelle x Shadowhunters - This İs The Hunt
*****<Altmışıncı Bölüm>*****
A.Ö.
Hepimizin bir kırmızı çizgisi vardır. Bazılarının kırmızı çizgisi çok uzaktadır. Bu sabırlı olduğunu gösterir. Fakat bazılarının çok yakınındadır. Bu da çok fazla katlanamadığını gösterir. Benim kırmızı çizgim yok. Benim siyah çizgim var. Hem yakında hem de uzakta. Bu duruma göre değişir. Eğer çok meraklı bir anıma denk gelirse ve sinirliysem siyah çizgimi geçenleri yıkarım. Bu siyah çizgi bende iki yıl önce oluştu. O zamana kadar benim de kırmızı çizgim vardı. Fakat tahmin edersiniz ki bazı olaylar benim çizgimi aştı kara deliğe kadar ulaştı. Kırmızı çizgim kara delikte kayboldu. Ben de kendime siyah çizgimi yarattım. Kimsenin yıkamayacağı bir sınır çizgisi. Şu an o sınır çizgisine çok yakın duruyordum. Bu gece bir şeylere bir cevap arıyordum. Eğer Avcı istediğim sorulara cevap vermezse o zaman ne olur bilemiyordum. Çünkü beni tam iki yıl bekletmişti. Henüz zamanı değil diye uyarmış Avcı ile karşılaşmama engel olmuştu Korel. Fakat o gün gelmişti. Zaman gelmişti.
Karşı karşıyaydık. Bir şeyler alıp da gitmeliydim buradan. Elim boş geldim dolu gitmeliyim.
Öyle olmalı değil mi?
"Seni dinliyorum Akrep?" dedi Avcı. Buraya gelip koltuğa oturduğum zamandan tam on beş dakika geçmişti. Bu on beş dakikada Avcı sabırlı bir şekilde benim konuşmamı beklemişti. Daha fazla dayanamamış olacak ki konuşmamı istiyordu.
"En başından bana anlatmanı istiyorum." dedim. Korel'in getirdiği votkadan bir yudum aldım. Bunu sevmediğimi bildiği için bilerek getirmişti. Ona inatla itiraz etmeden votkamı aldım. "Beni nasıl buldun? Buraya kadar nasıl geldim? O nerede? Ona ne yaptınız?" Daha çok sorum vardı ama şimdilik bunları yanıtlaması gerekiyordu. Sonra sorularımı tekrar sıralayacaktım. Sorularım Korel'in dikkatini çektiği için elindeki telefonu bırakıp bizi dinlemeye başladı desem yalan olurdu. Çünkü Korel de biliyordu bu soruları soracağımı. Sorularım için değil cevapları için bizi dinliyordu.
"Seni bulmak değil de... Kurtarmak diyelim." dedi. "Demir'i daha önceden tanıyordum." Benim aksime o isim kullanıyordu. Onun adını ağzıma bile almak istemiyordum. "İlk önce iyi ile başlayan sonra kötüye yol alan bir geçmişimiz var onunla. İtalya'da tanışmıştık. Bir şeyler yaşadık. Sonra berbat oldu her şey. Sana geçmişimi anlatmayacağım. Demir'in burada olduğunu biliyordum. Onunla alıp veremediğim bir hesap vardı. O hesabı kapatmam gerekiyordu. Sonra elinde bir kız olduğunu öğrendim. Onun nasıl takıntılı biri olduğunu biliyorum. Muhtemelen sana seni sevdiğini falan söylemiştir. Sana çok ilgili davranmıştır başlarda. Fakat sonunuz ben olmasaydım böyle olmayacaktı. O farkında olmadan seni öldürecekti. Tıpkı daha önce de yaptığı gibi." dedi. Ben yüzümde ki şaşkınlık ile onu dinliyordum. Korel'de şaşkınlık ifadesi vardı. Onun neden şaşırdığını bilmiyordum. Belki de hikayenin bu kısmını bilmiyordur. Ya da... Avcı yalan söylüyor ve neden yalan söylediğini bilmediği için şaşırıyor. Bu da bir ihtimal...
"Ne demek daha önce de yaptığı gibi?" dedim.
"Onun güzel kızlara takıntısı var. Daha önce bir kızdan hoşlanmıştı. Fakat onu elde edemiyordu. Bir yere hapsetti onu. Onu hem sevdiğini söylüyordu hem de işkenceler ediyordu. Kızdan 'seni seviyorum' kelimesini duymak istiyordu. Bunu duyamadığı her anda kıza ilaçlar veriyor onu ölüme sürüklüyordu. En sonunda kız o sihirli sözcükleri söylemedi ve Demir dayanamadı. Ona olması gerektiğinden fazla doz verdi ve kız o gece öldü. Seni öğrenmeseydim ya da bulmasaydım... Her neyse işte... Senin de sonun öyle olacaktı." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH
Teen FictionGökkuşağı denilince akıllarına orada olmayan tek renk 'SİYAH' geliyordu. Neden siyah yoktu gökkuşağında? Dışlanmış mıydı? Yoksa oradaki renklere göre daha karanlık olduğu için mi? Kendisi de siyahın içindeydi. Hayatı hayalleri siyaha boyanmıştı. Ner...