Bir insan nasıl bu kadar acımasız olabilirdi? Kalbi nasıl bu kadar kin dolu olabilirdi? Öldürmek? Can almak bu kadar basit ve kolay mıydı? Bunun bir bedeli olması gerekmiyor muydu?Gözlerinin içine baktım. Siyaha dönen ela gözlerine...
Çenemi tutan benim ellerime zıt büyük ellerinden kurtuldum.
"Yalan söylüyorsun!" dedim bağırarak. "Asla böyle bir şey yapmaz!"
"Sence yalan söylüyor gibi bir halim mi var?" demesi ile yüzüne daha dikkatli baktım. Sinirden ya da benim bilmediğim bir şeyden dolayı kızarmış gözleri boynunda ki hızlı hızlı atan damarları... Çatık olmaktan kopacak dereceye gelen kaşları...
"Neden sana inanayım?" sesimi sakin ve alaylı tutmaya çalıştım.
"Başka bir şansın yokta ondan." dedi. Ve uzun bir sessizlik.
"Ne olacak şimdi?" dedim sessizliği bozarak.
"İntikamımı alacağım!" gözleri alev saçıyordu. Sözlerinden kanlar akıyordu. İntikamım derken bastırarak söylemişti.
"Babamı mı öldüreceksin?" dedim kaşlarımı çatarak.
"Hayır!" dedi ve yaklaşmaya başladı. Zaten yakınsın be adam ne diye dibime gelirsin?
"Seni gözleri önünde öldüreceğim!" dediği anda tükürüğümde boğulduğumu hissettim.
Düşünürmüş gibi elini çenesine koydu.
"Ya da dur. Acı çekmenin istiyorum. Seni tam burada öldüreceğim. Buradakilere ne olduğunu çok iyi biliyorsun!"
İnanamayarak gözlerine baktım. Ciddi miydi?
Evet ciddiydi!
Elini tişörtümü açıkta bıraktığı boynuma değdirdi. Bir süre eli orada gezdi. Dokunduğu yerler yanarken son söylediği sözlere odaklandım.
"Ve tam buraya benim olduğunu ispat edecek bir şey yapacağım. Kendi ellerimle benim sembolümü çizeceğim! Canını yaka yaka oraya onu kazıyacağım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH
Teen FictionGökkuşağı denilince akıllarına orada olmayan tek renk 'SİYAH' geliyordu. Neden siyah yoktu gökkuşağında? Dışlanmış mıydı? Yoksa oradaki renklere göre daha karanlık olduğu için mi? Kendisi de siyahın içindeydi. Hayatı hayalleri siyaha boyanmıştı. Ner...