İYİ OKUMALAR...
Multimedya: Sedat ÇELİK
(DÜZENLENMİŞTİR)
*******<İkinci Bölüm>*******
Sessiz bir şekilde arabada ilerlerken tek duyulan şey nefes alış verişleriydi. Yarım saattir yoldaydılar. Arya nereye gittiklerini bilmiyordu ama sorduğunda görürsün cevabını almıştı.
Kafasını camdan çekip Sedata çevirdi gözlerini. Siyah saçları onu ayrı bir havalı yapıyordu. Elmacık kemikleri ben buradayım diye bağırıyordu. Birden kafasını çevirince afalladı. Mavi gözlerini kendi gözlerine dikti. Sonra tekrar önüne döndü.
"Ne oldu? Yüzün bembeyaz oldu"
"Ha şey ya biraz soğuk geldi de."
"Bu sıcakta?"
"Hı hı" pek inanmışa benzemiyordu ama yine de çaktırmadı. Camı kapattı.
Beş dakika sonra bir mekana geldiler. Ağaçların olduğu yerde tek bir lokanta.. Neden bu kadar uzakta ve ıssız bir yerde lüks bir lokanta olur ki? Düşüncelerini bir kenara bırakıp gerçek dünyaya geri döndü. O aklında daha ne düşünceler vardı...
"Evet. Geldik..." dedi ve arabadan indi. Emniyet kemerini çıkardı ve arabadan inmek için kapıyı açacakken Sedat Arya'dan önce davrandı kapısını açtı.
"Teşekkür ederim." gülümseyerek karşılık verdiğinde koluna girerek lokantaya girdiler.
Dışarısı kadar içerisi de lükstü. Sedat'a ayak uydurmaya çalışıyordu sonuçta yemek yemek için lokantalara giden insan değildi. Buraya ilk kez geliyordu.
"Sedat Bey, hoş geldiniz yeriniz hazır efendim" dedi garson. Sedat gülümseyerek cam kenarında bir masaya geçti Arya 'da peşinden gidiyordu. Sandalyesini çekerek oturmasını bekledi. Tekrar teşekkür edecekken "Bir daha teşekkür ettiğini duymayayım." Dedi Sedat. Gülümseyerek karşılık verdiğinde o da karşısına geçip oturdu. Garson menüyü uzatırken içindekilere göz gezdirdi Arya. 'Bu ne ya sanki Türkiye'de yaşamıyoruz.' Neredeyse hepsi yabancı hatta neredeyse değil hepsi yabancı kelimeydi.
"Bunlar Türk yemeği değil mübarek şuraya bak alfabedeki tüm harfleri sıralamışlar." sessizce söylenirken Sedat duymuştu. Halimi anlamış olacak ki "her zamankinden ikimize de getir. Bir de kırmızı şarap" dedi. Garson menüleri alırken göz ucuyla Arya'ya baktı daha demin dediklerini duymuştu sanırım. Yemekler geldikten sonra bakınmaya başladı Arya. Hepsi karmaşık görünüyordu. Tatlarının güzel olmasını umdu. Masada şarap vardı ama onu asla içmeyecekti. Böyle şeyleri sevmezdi. Ama ileride içer miydi onu bilmiyordu işte.
Uzun bir sessizlikten sonra Sedat konuşmaya başladı. "Ee neler yapıyorsun. Uraz nasıl?"
"Bildiğin şeyler işte. Okul felan.. Aman Urazı sorma. Beyefendinin sınavları yaklaşıyor ama o yalakalık peşinde"
Sedat'tan büyük bir kahkaha gelince gülümsedi Arya. Onun gülüşünü seviyordu. İçindeki kelebekler kıpırdanmaya başlayınca sessiz bir şekilde derin nefesler aldı.
"Erkek o canım olur öyle şeyler. Hem şurada on sekizine ne kaldı zaten"
"Harbi ya bu cumartesi çocuk on sekizine giriyor. Vay bee"
"Gururlu abla ha?"
"Yok ya ne gururlanması. Evden ayrılma hayalleri kuruyordu. Gerçekleştirirse ondan kurtulucam sonunda."
Sedat gülmeye başlarken Arya hem yiyor hem de gülüyordu. Gerçekten yemek tahmin ettiğinden daha güzeldi. Gülmeyi kesip bir an ciddi oldu.
"Eee Arya. Benim seninle konuşmak istediğim bir konu vardı"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH
Teen FictionGökkuşağı denilince akıllarına orada olmayan tek renk 'SİYAH' geliyordu. Neden siyah yoktu gökkuşağında? Dışlanmış mıydı? Yoksa oradaki renklere göre daha karanlık olduğu için mi? Kendisi de siyahın içindeydi. Hayatı hayalleri siyaha boyanmıştı. Ner...