WENDİGO!

499 36 2
                                    

Letty dinlendikten sonra bizi kendi dünyamıza götürmüştü. Haliyle Diego'nun evine gidememiştik. Açıkçası hiçbir yere gidememiştik. Etraftaki insanları riske atmak istemiyorduk. Ormanda boş bir kulübe görmüştük ve içinde oturmuş bir plan yapmaya çalışıyorduk.

Avcıları ne yapacağımız hakkında konuşuyorduk. Diego'nun fikri avcıları uzağa çekmekti. Lakin Hector için aynı şey söylenemez. Daha çok beni yem etmek istiyor gibi konuşuyordu. Diego sinirle;

"Ne demek elimizdeki avantajı değerlendirelim?" demişti sinirle sesini yükselterek. Hector bana bakarak;

"Avantaj tam olarak Laura." dedi büyük bir sevinçle.

"Hayır!" diye bağırdı Diego. Hector bir sağa bir sola yürüyüp aniden durdu ve her birimize teker teker bakarak;

"Buradaki herkes tek avantajımızın Laura olduğunun farkında. Sen dışında..." diyerek Diego'yu göstermişti.

"Aslında yanılıyorsun." diye söze girdi Jake. Zeyna da;

"Benim arkadaşım yem felan değil!"

"Demek ki bu konuda hemfikir olan sadece benmişim." demişti Hector gözlerini devirerek. Oturduğum sandalyeden kalkarak;

"Bakın şu an avcılarınızı düşünecek durumda değilim. Önce mutant insanlarla olan kendi sorunlarımı halletmek istiyorum." diyip kapıya yöneldim.

"Seni yalnız bırakacak halim yok!" demişti Diego. Hector ise;

"Kardeşim geliyorsa ben de geliyorum." demişti. Jake sıkıntıyla tuttuğu nefesini vererek;

"Ben her zaman senin arkandan gelirim."

"Ben canım isterse gelirim biliyorsunuz, bu sefer gelmem gerekiyor gibi. İşin ucunda benim de hayatım söz konusu." demişti Zeyna. Gabriel ve Milton'ı evlerine göndermişti Zeyna. Letty en önden gidiyordu. Letty'nin hemen arkasında ben vardım. Benim bir adım arkamdan Diego ve Hector geliyordu. En arkadan ise Jake ve Zeyna bizi takip ediyordu.

Mutantların olduğu laboratuvar bizim olduğumuz yere yakındı. Ormanda geçen on dakikalık kısa bir yürüyüşün ardından Letty bir anda durmuştu. Hepimiz Letty durdu diye durmuştuk. Letty bana dönüp;

"Geldik!" demişti. Kaşlarımı çatıp etrafa baktım. Bir ormanda neler olması gerekiyorsa tam olarak onlar vardı. Ağaçlar, sonbaharın habercisi olan ve yere düşen yapraklar, birkaç kuş sesi ve etrafta koşuşturan sincaplar vardı. Yani laboratuvara benzeyen hiçbir şey yoktu etrafta. Şaşkınlıkla Diego ve Hector'a döndüm. Onlar da en az benim kadar şaşkınlardı.

Hector cebinde bulunan gözlüğü eline alıp; "Belki de çıplak gözle görülemiyordur." demişti gözlüğü gözüne takarak. Etrafa bakındı ve gözlüğünü çıkarıp; "Hayır, öyle de görünmüyor." dedi. Gerçekten bu adam şaka gibi. Gözlerimi devirerek Letty'e döndüm.

"Tam olarak nerede?" diye sorduğum anda Letty hızla yere eğilip ipin birini çekmesiyle birlikte kendimizi bir anda boşlukta bulmuştuk. Metrelerce aşağıya düşerken Jake'in çığlıkları kulağımı delip geçmişti bile. Bir anda yumuşak bir yere düşmüştüm sanki. Havaya bir kez sıçrayıp tekrar yumuşak yere düştüğüm anda üzerime gelen Hector'u görmemle gözlerimi korkuyla açıp hemen sola doğru dönmüştüm. Hector'un sertçe düşmesiyle birlikte tekrar zıplamıştım. Diego'nun düşmekte olduğunu da görünce hızla doğruldum ve bulunduğum yerden inmiştim. Hector yüzünü buruştururken Diego sertçe Hector'un üstüne düşmüştü. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Tam o esnada arkamdaki ışıklar bir anda yanmaya başlamıştı. Işıkların yandığı yere doğru dönmüştüm. Yeraltındaki onlarca metrelik bir alana düşmüştük ve karşımızda ise uzun ve ışıklarla donatılmış bir koridor vardı. Letty yürüdükçe ışıklar bir bir yanmaya başlıyordu. Diego sağ kolumdan tutmasıyla olduğum yerde kalmıştım. Diego'ya döndüğümde;

MARJİNAL: UyumsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin