Vampirlerin Kralıyım!

885 56 13
                                    

"Ne yapmayı düşünüyorsunuz?" diye sormuştu Rose. Diego merdivenlerden inip yanımıza geldi ve;

"Bence hepsini öldürelim."

"Hayır kimseyi öldürmüyoruz!" dediğimde tekrar zil çalmıştı. "Pekala, Rose teyze bodrum katındaki tünelden çık, Diego sen de arkadakileri halledersin diye düşünüyorum." dedim ve kapının kolunu tuttuğumda Diego konuşmuştu;

"Kalplerini mi sökeyim yoksa kafalarını mı koparayım?" diye sormuştu. Sinirle gözlerimi kapattım ve tuttuğum nefesi vererek Diego'ya döndüm. 

"Eminim bayıltman yeterli olacaktır." demiştim. Rose merdivenlerden aşağıya bodrum katına yönelirken Diego da salondan mutfağa geçiyordu. 

"Bu insanları hiç anlamıyorum. Hiçbiri şiddete meyilli değil." diyerek mutfağa girmişti. Tekrar zil çaldığında hızla kapıyı açmamla birinin beyzbol sopasını kafama geçirmesi bir olmuştu. 

Diego'nun ağzından;

"Bu insanları hiç anlamıyorum. Hiçbiri şiddete meyilli değil." diyerek mutfağa girdim. Biri balkondan çıkmış mutfağa girmek üzereydi. Mutfak kapısını zorlarken ben de buzdolabına yönelmiştim. Bir votka şişesi gördüğümde elime aldım kapağını açıp buzdolabının kapağını ayağımla ittirerek kapattım. Votkayı tezgahtaki bir bardağın içine kattım ve bardağı kafama diktiğimde mutfak kapısı açılmıştı. İçeri adamın biri girince;

"Niye bu kadar uzun sürdü? Arada biraz pratik yap da bir dahaki sefere hızlı olsun. Sıkıldım burada." diyip hızımı kullanarak elimde bulunan votka şişesinin adamın kafasına çarpmıştım. Adam bayılıp yere düşmüştü. Tam o sırada mutfak kapısından adamın biri daha girip silahını bana doğrultmuştu. 

"Kaldır ellerini!" diyerek bağırdığında gülmüştüm. "Neye gülüyorsun sen?" 

"Kime silah doğrulttuğun hakkında en ufak bir fikrin dahi yok."

"Kime doğrultuyormuşum?"

"Ben Diego Anderson." diyerek yavaş adımlarla ona doğru yürüdüm. "Vampirlerin Kralıyım!"

"Kal orda!"

"Ve bir Kral olarak emiri bir tek ben veririm!" diyerek hızımı kullandım ve elindeki silahı alıp dışarıya fırlattım. Adamı da tutup karşıdaki dolaplara fırlattım. Sertçe çarpıp yere düşmüştü. Ama hala kendindeydi. Yanına gidip eğildiğimde korkudan suratıma bakamıyordu. "Bir dahaki sefere silah doğrultacağın zaman önce kim olduğun öğren!" diyip yakalarından tutup ayağa kaldırdım. 

"Lütfen, lütfen bana birşey yapma.." 

"Senin o kalbini yerinden sökmeyi o kadar çok istiyorum ki..." diyip kulağına yaklaştım. "Ama seni öldürmeyeceğim içerideki kıza sözüm var." diyip sinirle salona doğru fırlattım. Kafasını sehpaya çarpıp bayılmıştı. "Sizin yüzünüzden votka şişem ziyan oldu." diyip adamın üstünden geçtiğim anda bodrumdan havalanarak gelen bir adamı görmüştüm. Baygındı. Ardından da Rose'u görmüştüm. 

"Bak bodrum katında birini buldum." diyip bir el hareketiyle adam yere düşmüştü. 

"Laura nerede?" diye sordum. Kapı açıktı ama Laura yoktu. Hızımı kullanarak üst kata bakıp geri geldim. "Evde değil. Lanet olsun!" diyip sinirle kapıya vurup kapıyı kapattım. "Senin bayılttığın adam ne zamana ayılır?"

"Muhtemelen sabaha." diyip belindeki silahını çıkardı ve koltuğa oturup silahını önündeki sehpaya koydu. Ve tuttuğu nefesini vermişti. 

MARJİNAL: UyumsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin