En Güçlü Dördüncü Cadı

1K 65 20
                                    

Laura'nın ağzından;

Gözlerimi açtığımda sandalyeye bağlı bir şekilde oturuyordum. Aynı şekilde ayaklarım da bağlıydı. Kafamı zar zor kaldırıp etrafa bakındım. Çok eski bir evdeydik. Her yer toz içerisindeydi. Sadece ikili bir koltuk vardı. Perdeler koyu kırmızı ve kapalıydı. Şömine vardı. Bir de dolap. Eskilerden kalmaydı muhtemelen. Çünkü örümcek ağları etrafını sarmıştı.

Topuklu ayakkabı sesi geliyordu. Biri buraya doğru geliyor olmalıydı. Bir kadın. Sesin geldiği yöne baktığımda kapı açıldı. İçeri 23 yaşlarında görünen bir kadın girdi.

~Demek uyanmışsın.

+Sen kimsin?
diye sordum. Kapıyı kapattı ve karşımdaki ikili koltuğa oturdu.

~Kim olduğumu bilmemen senin açından daha iyi.

+Isabell Wender?

~Ne dedin?
diyerek ayağa kalktı ve tam önümde durdu.

+Adın Isabell Wender değil mi?

~Sen nereden biliyorsun?
diye sormuştu. Kızı baştan aşağıya süzerek;

+Baloda o genç kızı öldüren kişi.

~Beni bu kadar çabuk bulacağınızı tahmin etmemiştim.

+120 yaşında bir vampir.

~Namım benden daha önce gelmiş. Bak buna sevindim.

+Sen buna namım mı diyorsun? İnsan öldürmek ne zamandan beri takdir edilir oldu?

~Ufaklık bu bizim doğamızda var.
diyip tekrar koltuğa oturdu.
~Gelelim asıl konumuza. Alexander King?

+Tanımıyorum.
dediğim anda hızını kullanıp sağ eliyle boğazımı sıkarak gözlerime baktı. Gözleri kahverengiden kırmızıya doğru dönüşürken;

~Alexander King?

+Sana tanımıyorum dedim!

~Bir dakika.
diyip elini çekti. Gözleri eski haline dönünce;
~Mine çiçeği mi kullanıyorsun?

+Ne çiçeği?
diye sormama kalmadan dişlerini boğazıma geçirmişti. Damarlarımdaki kanın çekildiğini hissedebiliyordum. Gözlerim tam kapanacakken bir anda geri çekildi ve kanı yere püskürttü.

~Bu mine değil! Kanın iğrenç. Ne kullanıyorsun sen?

+Hiçbirşey.

~Benden etkilenmen lazımdı. Mine kullanmıyorsan ne kullanıyorsun?

+Maalesef tipim değilsin.
dediğimde suratıma sert bir yumruk atmıştı. Gülmeye başladım ve;
+Bir kız tarafından reddedilmek kötü olsa gerek.
dediğimde suratıma bir daha yumruk atmıştı. Gözlerim yavaş yavaş kapanmıştı.

Zeyna'nın ağzından;

Tanya dışarıya çıkmıştı. Alex ve Diego üst kattaydı. Ne yaptıkları hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Jake'le koltukta oturuyorduk. Eva ise mutfağın kapısında gardiyan gibi dikilmiş, gözlerini bizden ayırmıyordu. Jake az önceki durumdan hayal kırıklığına uğramış gibiydi.

+Sen iyi misin?

~Hayır!
dediği anda içeriye Daniel girmişti. Kapıyı kapattı ve ceketini çıkararak gelirken önce bana ardından Jake'e baktı.

-Ekip eksik mi? Bana mı öyle geldi?
dedi. Laura'yı kastediyor olmalıydı. Başka kimi kastedecekti ki zaten. Ceketini çıkarıp koltuğa fırlattı. Tekli koltuğa oturduğu anda mutfak kapısına yaslanan Eva'yı görmesiyle birlikte;
-Lanet olsun!
dedi bizim duyabileceğimiz bir sesle. Ve aniden ayağa kalkıp;
-Hemen buradan çıkmalısınız!
dediğinde şaşkınlıkla Jake'le birbirimize bakakalmıştık.
-Hayatınız tehlikede. Ben oyalarım hemen kaçın!
diye bağırdı ve hızla gidip Eva'nın boynunu tek eliyle kavrayıp havaya kaldırdığında koşarak yanına gittim.

MARJİNAL: UyumsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin