"Hayır tanımıyorum. Sadece ismini duymuştum." dedim. Belki de benim düşmanımdı, yalan söylüyordu. Bu da mümkün olabilirdi.
"Bir an mutlu olmuştum."
"Hangi cadı sana bunu söyledi. Ya da söylediğinden nasıl bu kadar eminsin?"
"Eminim, çünkü kardeşimi tanımak istiyorum, bu dünyada tek olmadığımı bilmek istiyorum."
"Kız arkadaşını hangi cadı kaçırdı?"
"Laurent adında bir cadı. Tek bildiğim bu ve güçlü olduğu." dediğinde çorbasını bitirmişti.
"Yardım edebilirim, tabi istersen?" diye sorduğumda başını tabağından kaldırıp gözlerini bana dikmişti.
"Cidden yardım eder misin?"
"Kız arkadaşına ait bir eşya var mı?" diye sorduğumda gömleğinin cebinden bir bileklik çıkarmıştı.
"Bu olur mu?" diye sordu. Başımla onu onayladığımda bilekliği bana uzattı. Ayağa kalktım ve bilekliği aldım. Önündeki çorba tabağını ileriye ittirdim. Arkamdaki dolaplardan bir kase aldım, içine bilekliği kattım ve bir de bıçak alıp kaseyi James'in önüne koydum. "Bunlar ne olacak?"
"Elini verir misin?" diye sorduğumda sorgusuz elini uzatmıştı. Bıçakla avucuna küçük bir yarık açtım. Kanını kaseye akıttığımda kenarıdaki peçeteye ona uzattım. Peçeteyi alıp elini sararken ben de ellerimi kasenin üstünde tutmuştum. Bir anda kase alevlenmişti. İçine ok işareti şeklinde küçük bir kazık belirmişti. Bu da mesafenin yarım saati aşmayacağına dair bir bilgiydi. Yani cadı yakınlarda bir yerdeydi.
"Sen Latince kelimeler veya sözler söylemedin, bu da seni dünyanın en güçlü cadılar sıralamasında ilk beş sıraya sokar. Annem bildiğim kadarıyla ikincisiymiş. Annemin güçleri bende olmadığına göre muhtemelen ikizimde ve üç numara ikizim. Dört numara ise Rose diye bir kadınmış. Ve sen de beş numara olmalısın."
"Muhtemelen." diyip geçiştirdim ve kaseyi elime alıp; "Kız arkadaşın yakınlardaymış, gidelim mi?" diye sordum. Sevinmişti. Yüzündeki tebessümle ayağa kalktı. Elimde kaseyle mutfaktan çıktım. James de beni takip ediyordu. Tam evden çıkacaktım ki Lucy de arkamızdan geliyordu. Evden çıktım okun gösterdiği yöne doğru ilerledim.
Ya James benim cidden ikizimse? Ya yalan söylemiyorsa? Üstelik çok da iyi birisine benziyor. Böyle kardeşim olduğu için çok da mutlu olurdum açıkçası. Ama emin olmadan Laura Blake'in ben olduğunu söyleyemezdim. Bahçemdem çıkıp ormana girmiştik. Yanımda Lucy arkamda da James vardı. Kasenin içindeki ok sağa doğru yöneldiğinde biz de sağa doğru yönelmiştik. 15 dakikanın ardından tam ormanın bitiminde küçük bir ev vardı.
"Burası." dediğimde kaseyi kenardaki çöpe atmıştım. James yanımdan geçip eve doğru ilerlediğinde hızla ona yetişerek kolundan tuttum ve kendime çevirdim. "Öylece oraya giremezsin."
"İzle ve gör." diyip elimden kurtulduğunda tekrar eve doğru yöneldi. Yine adımlarımı hızlandırıp kolundan tuttum.
"Anlıyorum. Kız arkadaşın çok önemli. Ama bu cadı karabüyü kullandığı için güçlü. Bunu sen söyledin."
"Evet." dediğinde kolunu bıraktım. Yanımdaki Lucy'e döndüm ve yere dizlerimin üstüne çöküp;
"Beni burada bekle, ıslık çalarsam öyle gel, yoksa içeriye girme." diyip öptüm ve ayağa kalkıp James'in önüne geçerek eve doğru ilerledim.
"Ne yapıyorsun?"
"Eve giriyorum. Burada bekle, kız arkadaşını getireceğim."
"Ben de seninle geliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARJİNAL: Uyumsuz
FantasyDiego Anderson vampirlerin başıdır. Safkan bir vampir olmasıyla birlikte aynı zamanda da bir melez ve binlerce yıl yaşayıp çok fazla olaylar görmüştür ayrıca vampirin krallığı onun elindedir. "Acımasız, merhametsiz, soğuk kanlı ve tabiri caizse yap...