Ölmek İçin Can Atıyor.

1K 73 18
                                    

15 dakika sonra;

Diego Anderson'un ağzından;

+2 katlı harabe bir ev demek... Eva arka tarafı tut!
dediğimde bahçeye doğru yürümüştü. Evin arka çıkışı varsa oradan kaçabilirdi. 

+Isabell? 
dedim ama ses yoktu.

+Isabell! Lanet kafanı olduğu yerden çıkar! Hiçbir yere kaçamazsın!
diyip ayağımla kapıya tekme attım. Kapı ardına kadar açıldığı esnada içeriye girdim. Odalara teker teker bakındım ve; 

+Issy? Buradasın göster hadi kendini!
dediğimde mutfağa doğru ilerledim ama orada da yoktu. Seni bir bulayım, kalbini kendi ellerimle sökeceğim. Yavaş adımlarla merdivene doğru ilerledim. Basamakları teker teker çıkarken hızla gelen bir kazık parçası tam kalbime isabet etmişti. Normal bir vampiri anında öldürebilirdi ama ben vampirlerin efendisiydim. Buna her ne kadar sinirlensem de gülerek konuştum. 

+Beni tahta bir kazık öldürmez. Bunu biliyor olmalıydın!
diyip Issy'e baktım. Tam hızını kullanacağı esnada ondan önce davranıp hızla gidip boğazına yapıştım. 

+Görüşmeyeli ne kadar olmuştu?

-Lütfen beni affet!

+Kız nerede?
diye sorduğumda bir odanın içinden sesi kısık bir kız sesi duyduğumda kafamı anlık olarak oraya çevirmemle birlikte Isabell'in boynunu tuttuğum elimi ters çevirmesiyle elimi bırakmak zorunda kalmıştım. Bileğimi kırmıştı. Hızını kullanarak uzaklaştı. Bileğimi tekrar yerine katıp sesin geldiği odaya doğru ilerledim. Teni yavaş yavaş solgun halini alan Laura'yı görmüştüm. Sandalyeye bağlı öylece oturuyordu. Bilekleri kesilmiş ve akan kan damlaları iki yanındaki kovalara damlıyordu. Hızla koşarak yanına gittim. Bileklerini ve ayaklarını çözdüm. Çok kan kaybetmişti. 

-Sen kimsin? 
dedi güçlükle gözlerini açmaya çalıştı. Ama git gide kapanıyordu. 

+Seni buradan çıkarmaya gelen kurtarıcı şeytanınım. Ama öncelikle ölmemen lazım çünkü bana sağlam lazımsın! 
diyip sağ bileğimi ısırdım ve akan kan damlalarını Laura'nın ağzına akıttım. Karşı koyamayacak kadar güçsüz kalmıştı. Soluk ten rengi eski haline geri geliyordu. Kollarındaki yaralar kapanmaya başlamıştı bile. 

+Laura? Beni duyabiliyor musun?
diye sorduğumda gözleri kapalıydı. Ama beni başıyla onaylayıp;

-Üşüyorum.
dediğinde etrafa bakındım. Koltuğun yanında küçük bir battaniye vardı. Laura'nın üstünü örtüp kızı kucağıma almıştım. Vampirlerin efendisi bu günleride mi görecekti? Ne hallere düştüm?  Merdivenlerden inip evden çıkmıştım. 

+Eva? 
diye bağırdım ama ses yoktu. Lanet olsun Eva, neredesin?

+Eva!
dedim ama yine cevap yoktu. Bahçeye doğru ilerledim. Yerde yatan Eva'yı görmüştüm. Kalbi yerinden sökülmüştü. Laura'yı yere koyup Eva'nın yanına gittim. 

+Eva? Hayır! Eva!
diyip kendime çevirdim. Muhtemelen Isabell arkasından yaklaşmıştı. Eva en iyi dövüşçümdü, en iyi korumamdı. Aslında korunmaya ihtiyacım yoktu ama Eva bunu kendine görev edinmişti. Alnına öpücük kondurdum ve cebimdeki ateşi yakıp Eva'nın üstüne attım. Yanıyordu. Isabell'i bir daha bulursam diri diri yakacaktım. Tekrar Laura'nın yanına gidip kucağıma aldım. Gözleri kapalıydı ve olabildiğince yorgundu. 

-Kaybın için üzgünüm. 
demişti öksürerek.

+Ben de öyle. 
diyip yürümeye devam ettim.

-Peki ya sen kimsin?
diye sorduğunda gözlerimi gözlerine dikip;

+İlk tanıştığımız anı hatırla!
dediğimde galiba hatırlamıştı. 

MARJİNAL: UyumsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin