Laura Karabüyü Yaptı!

709 49 18
                                    

Evde olmayacağım mı dedi o? Ne demek evde olmayacağım? Elinden daha anahtarları almamıştım. Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Anahtarını elime tutuşturmuştu. Kafamı eğip elime tutuşturduğu anahtara baktım. Akşam eve gelmeyecekse nereye gidecekti ki? Tam kafamı kaldırıp soracağım esnada Diego'yu karşımda görememiştim. Etrafa bakındım ama çoktan gitmişti. Muhtemelen vampir hızını kullanıp uzaklaşmıştı. Anahtarları cebime kattım ve koşarak James'e yetiştim. Diego'nun tam evinin önünden yürüyordu. 

"James! Dur!" dedim koşarak. James durdu ve bana baktı. James'e yakınladığımda hızımı yavaşlattım. Diego'nun evini gösterdim. "Burası." diyip takip etmesi için önden ilerledim. Eve girip merdivenlerden çıkmaya başladık. Lucy önüme geçti ve merdivenleri çıkıp Diego'nun kapısının önünde durup oturur pozisyonunu aldı. Ben de gidip kapıyı açtım. James ve Lucy içeri girdiğinde kapıyı kapattım. Salona geçip çoktan oturmuşlardı. "Birşey ister misin?" diye sordum. Koltuğa uzanıp başını 'hayır' anlamına salladı ve gözlerini kapattı. Ben de mutfağa ilerledim. Dolaplardan birinden bardak alıp su kattım ve tezgaha yaslanıp içtim. Mutfaktan salonu görebiliyordum. Lucy de James'in üstüne yatmıştı. Yalnız bırakmamak için yapmıştı. Bu Lucy'nin en sevdiğim hareketiydi. Karşısındakini üzgün gördüğünde kendini yalnız hissetmesin diye hep böyle yapardı. 

2 SAAT SONRA:

James'in karşısındaki koltukta oturmuş iki saattir James ile Lucy'e bakıyordum. James çoktan uyumuştu. Hava ise yerini karanlığa bırakmıştı. Saate baktım. 21:10'du. Diego hâlâ  ortalıklarda yoktu. İşim var demişti zaten. Ama ne işi olabilirdi ki?

Ayağa kalktım ve pencerenin yanına gittim. Perdeyi aralayıp sokağa göz gezdirdim. Sokak lambaları ve ay her ne kadar sokağı aydınlatsa da etraf olması gerektiğinden fazla karanlıktı. Sokakta hiçkimse yoktu. Perdeyi kapatıp koridora yöneldim. Evin kapısını açtım ve dışarıya adımımı atıp James ve Lucy'nin uyanmaması için yavaşça kapıyı kapatmıştım. Merdivenlerden indim ve apartmandan çıkıp sokakta yürümeye başladım. Hava soğuktu. Kapüşonumu kafama geçirip fermuarımı boğazıma kadar çekip yürümeye devam ettim.

Şu an bu kız nereye gidiyor diye soracak olursanız eğer Lucas'ın barına gidiyordum. Barın arkasındaki kütüphanede birkaç kitap bakıp okumak istiyordum. Kafa dağıtmak için aklıma gelen tek çare buydu. Kollarımı birbirine kenetledim ve adımlarımı hızlandırdım. Bir leş kokusu gelmişti bir anda burnuma ve olduğum yerde durdum. Etrafa bakındım ama karanlıktan başka hiçbir şey göremiyordum. Tekrar yürümeye devam ettim. Arkamdan ayak sesleri gelmeye başlayınca ister istemez adımlarımı hızlandırmıştım ve benim hızlanmamla birlikte ayak sesleri de hızlanmıştı. Her ne kadar bu durumdan korkmuş olsam da arkama bakmadan yürümeye devam edip köşeyi döndüm. Ayak sesleri de hâlâ  arkamdaydı. Demek ki arkamdaki her kimse benim köşeyi dönmemle birlikte o da köşeyi dönmüştü. Artık bu durum beni yeterince sıkmıştı. Ellerimi kapüşonumun cebine soktum ve ani bir hareketle arkamı döndüm. Ama arkamda kimse yoktu. 

"Bu da ne? Kafayı mı yiyorum?" dedim kendi kendime sorarak etrafa bakarken. Ne yani arkamda hiçkimse yoktu ve ben kendi kendime mi kurdum kafamda? Bu mudur yani? Derin bir nefes alarak biraz daha yürüdüm. Zaten Lucas'ın barına da gelmiştim. Bardan içeri girdiğim anda kulağımı sağır edecek derecede büyük bir sesle karşılaştım. İçeride son ses müzik çalıyordu. Eğlenen, dans eden insanlar ve içen insanlar vardı. Dans edenlerin arasından güçlükle geçtim ve barmenlerin olduğu yere geldim. Lucas yoktu. Barmen gencin birine seslenerek;

"Lucas nerede?"

"Lucas da kim?" diye sordu. Şaşırmıştım. Barda çalışan birinin Lucas'ı tanımaması normal miydi?

"Barın sahibi?" dedim sorar gözlerle.

"A... Evet... Lucas barda değil bu akşam gelmedi. Ayrıca galiba haberiniz yok. Barın sahibi Zeyna Saltzman." dediğinde gülmüştüm. Zeyna mı demişti o? Bizim Zeyna'dan bahsediyordu değil mi? 

MARJİNAL: UyumsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin