Sinirle James'in yanına gittim. Hala diz çökmüş vaziyette bekliyordu ve başı da eğikti. Eğilerek ellerimle yakalarını tutup ayağa kaldırdığımda kendisine gelmiş gibiydi. "Laura?"
"İnanmıştım! Senin iyi biri olduğuna inanmıştım!" dedim gözlerim dolu bir şekilde bakıp onu sarsarak.
"Ben iyi biriyim Laura. Neler oluyor?" şaşkınlıkla bana baktı. Sanki az önce Diego'yla konuştuklarımızı duymamış gibiydi.
"Beni öldürmeyi planlıyordun! Beni bunun için arıyordun. Sadece bir güç için..." dediğimde şaşkınlıkla bana bakan James gitmiş ve yerini öfkeyle bana bakan James gelmişti. İlk tanıdığım James'den ise hiç eser yoktu.
"Ben yıllarca seni aradım. Sahip olduğun hayatını sana zehir etmek için! Sen mutluyken bir ailen ve arkadaşların varken ben mutsuz ve yapayalnızdım. Ve ben bunu haketmedim!" sinirle bağırmıştı. Ellerimi tuttuğum yakalarından yavaşça indirmiştim.
"Bu benim suçum değil. Senden haberim bile yoktu." dedim sesimi alçaltarak geri adım atarken.
"Öğrenmeliydin!" sesi yüksek çıkmıştı. "Ben nasıl öğrendiysem sende öyle öğrenmeliydin." demişti. Ama bunda ben suçlu değildim. Bir ikizim olduğuna dair en ufak bir fikrim dahi yoktu. Aklımın ucundan bile geçmedi. Aklımın ucunu bırakın burnumun ucundan dahi geçmedi o derece. "Ben onca sene yalnızdım ve şimdi senin de yaşamaya hakkın yok!" diyip hızla bana doğru gelirken korkuyla bir iki adım daha gerileyip gözlerimi belerterek James'e bakıyordum. Ne yani? Ölümüm daha dün ikizim olduğunu öğrendiğim kardeşimin elinden mi olacaktı? Bu kadar çabuk mu bitecekti her şey?
Diego bir anda hızını kullanarak önüme geçti ve James'in gözlerinin içine baktı; "Dur!" James durmuştu. Diego'nun tam arkasındaydım. Gözümden bir damla yaşın akmasına izin verdim. "Laura'yı öldürmek istemiyorsun. İyi bir kardeş olacak ve ona sahip çıkacaksın! Onu hayatında olup bitenler için suçlamayacaksın!" dediğinde hem gözümden akan yaşlara engel olamamıştım hem de ağzımdan kaçan art arda hıçkırıklara... Nefes alamıyormuşum gibi hissediyordum. Zar zor eve doğru döndüm ve yürüdüm. Diego ise efendiliğini kullanarak James'i hipnoz etmişti. Biri arkamdan koşarak geldi ve kolumdan tuttu durmam için. "Laura?"
"Bırak beni!" Kolumu kendime çekip yürümeye devam ederken Diego tekrar geldi ve durmam için kolumdan tuttuğu anda tüm öfkemle dönüp suratına yumruğumu geçirmiştim. Önce sendeledi ve dengede kalmak istercesine bir anda durdu. Eli çenesinde yüzü de sağ tarafa dönüktü. Bu yaptığıma şaşırmış gibiydi. Daha çok ne tepki vereceğini bilmiyor gibiydi. Ama asıl sorun şuydu; ölme ihtimalim yüzde kaç? Çünkü farkettiniz mi bilmiyorum ama az önce hem vampirlerin hem de kurtların efendisine ya da kralına artık her neyse ona yumruk attım.
"Senin yüzünden teyzemi kaybettim ben! Hayatımda en çok değer verdiğim insanlardan birini! Az önce de kardeşim olduğunu öğrendiğim şahsiyetin beni öldürmeye çalıştığını da senden öğrendim!" dediğimde elini çenesinden ayırıp pantolonunun cebine soktu ve bana gözlerimin içine baktı. "Hayatıma adımını attığından beri hiçbir şey yolunda gitmiyor. Her şey rayından çıktı. Herkesin bir anda hedefi ben oldum! Ve bu senin suçun!" dediğimde gözlerini dikmiş öylece bakıyordu.
"İyilik yapmak ne zamandır suç oldu?"
"Sen ve iyilik yapmak mı? Sen zaten şeytanın ta kendisisin!" diyip önüne gittim ve sağ elimi havaya kaldırdım. İşaret parmağımı kalbinin üstüne koyup gel git yaparken gözlerine odaklandım; "Sen var ya iyilik yaptığını sanıp insanların hayatlarının içine eden bir varlıksın. Ortalıklarda da vampirlerin efendisiyim diyerek ego savaşı yapıyorsun! Nesin sen çocuk mu? Mümkünse sen bir daha iyilik yapma!" diyip elimi indirdim. Sinirle birkaç saniye bakıp arkamı döndüm ve yürümeye devam ettim. Ama birşeyler ters gidiyordu. Dünyanın bu kadar dönmesi normal miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARJİNAL: Uyumsuz
FantasyDiego Anderson vampirlerin başıdır. Safkan bir vampir olmasıyla birlikte aynı zamanda da bir melez ve binlerce yıl yaşayıp çok fazla olaylar görmüştür ayrıca vampirin krallığı onun elindedir. "Acımasız, merhametsiz, soğuk kanlı ve tabiri caizse yap...