Profesör Grey dersini anlatmış sınıftan çıkıyordu, kitaplarımı ve kalemlerimi toplayıp tam ayağa kalkacağım esnada yanıma Daniel oturmuştu. Sinirle ona bakarken diğer taraftan çıkmaya yöneliyordum ki Alexander oturmuştu. Sinirle kitaplarımı masaya çarptım ve geriye oturdum.
"Bu akşamki koruman benim." demişti Alexander. Gözlerimi ona doğru çevirdim. Cümlesine devam etmesi gerekiyordu. Ama konuya dahil olan Daniel'dı.
"Koruman o olabilir ama ben de bu akşam Zeyna'nın koruması olmak istiyorum."
"Sence bu beni ilgilendiriyor mu?" diyip Daniel'a baktım.
"Demem o ki bugün Zeyna'yla birşeyler yapmak istiyorum. Ne yapabilirim?"
"Hiçbir fikrim yok." dediğimde Diego'nun sesini duymuştum.
"Gelmiyor musun?" diye sormuştu. Sesin geldiği yere baktım. Arkamdaydı. Daniel korkudan hemen kalkarken Alexander bıkkınlıkla tuttuğu nefesini verip yavaşça ayağa kalktı. Efendilik başka bir şeye benzemiyormuş.
"Düşündüm de Alex... Artık Laura'yı korumana gerek yok. O artık hazır!" dediğinde hafif sırıtmıştım. Birilerinin bana güveniyor olması hoşuma gitmişti açıkçası. Kitaplarımı tekrar elime alıp sıramdan kalktım. Sınıftan çıkarken Diego da arkamdan gelmiş beni takip ediyordu.
"Sen orada beni mi destekledin? Bana mı öyle mi geldi?" diye sırıtarak sordum.
"Öyle birşey yok! Sadece koruma olarak Alex ve Daniel'a ihtiyacın yok. Yani ben kaldığım yerden devam edeceğim." dediğinde Jake koşarak bize doğru geldi.
"Laura! Acil gelmen lazım. Zeyna dışarıda kızın biriyle kavga ediyor." demesiyle birlikte hızla dışarıya koştum. Diego da arkamdan koşarak geliyordu. Jake'i takip etmiştim. Dışarıya çıktığımızda bahçede olan kalabalığı görmüştüm. Kalabalığın arasından sıyrılıp önlere geçtiğimde Zeyna'yla kızın biri birbirine bağırıyordu. Diego da yanıma geldiğinde tutması için kitapları eline tutuşturmuştum. Tam Zeyna'yı ayırmaya gideceğim esnada Diego seslendi:
"Laura?" Ona doğru baktım. "Isabell burada." dedi etrafına bakınarak.
"Nasıl yani?"
"Kızı görmüyor musun? Etkilenmiş. Sağ elindeki bıçağı Zeyna'ya saplamayı düşünüyor." dediğinde aniden kıza odaklandım. Kızın bayılmasını aklımdan geçirmiştim ve kız bir anda yere düşmüştü. Zeyna şaşkınlıkla etrafına bakıyordu. Tek şaşıran Zeyna değildi. Etraftaki herkes şaşırmıştı.
"Zeyna? Gitmeliyiz." diyip Zeyna'nın kolundan tuttum ve kalabalıktan çıkardım. Okuldan çıkıp eve doğru yönelmiştik. Diego etrafına bakınarak arkamızdan geliyordu.
"Neler oluyor?" diye sordu Zeyna. Hızla onu çekiştirirken cevap verdim.
"Diego, Isabell'in o kızı etkisi altına aldığını söylüyor." demiştim. 10 dakika yürüyüşün ardından eve gelebilmiştik. İçeriye girdiğimizde Diego kapıda durup etrafına bakınıyordu.
"Gelmiyor musun?"
"Kapıyı kimseye açmayın! Isabell'i arayacağım." diyip hızını kullanarak uzaklaşmıştı. Ben de kapıyı kapatıp salona doğru ilerlerken zil çalmıştı. Aniden durdum, salonda oturan Jake'le Zeyna'ya baktım. Oturdukları yerden kalkmışlardı. Ben de geriye dönüp kapının deliğinden baktım. Kapıdaki Tanya'ydı. Kapıyı açtım ve içeri girmesi için kapının önünden kenarıya çekilmiştim.
"Jake'in ablasından söz etmiştiniz. Yaptığım araştırmalara göre ablanın adı Emma Paul ve 23 yaşında bilinmeyen bir hastalık yüzünden ölmüş." dedi içeri girip salondaki koltuğa otururken. Ben de kapıyı kapatıp arkasından içeriye girmiştim.
Jake duygusal bir insandı. Her ne kadar komik birisi olsa da o kalbinin altında, derinliklerde bir yerde duygusal bir adam yatıyordu. Ablasını her ne kadar tanımamış olsa da Jake bu duruma üzülmüştü. Ama hayat planını bir kere daha yapmış ve Jake'i yine tek başına bırakmıştı. Bu da onun sınavı olsa gerek.
Jake koltuğa geri oturmuştu.
"Farkettiniz mi bilmiyorum ama 23 yaşında diyorum. Bence artık her şey netleşti. Aileleriniz 23 yaşında ölmüşler. Hadi onlar deneyden dolayı vücut yapıları kaldıramadı ve öldüler diyelim. Peki ya Jake'in ablası?" diye sordu Tanya.
"Ne demek istiyorsun?" diyebilmiştim sadece.
"Kör müsünüz? Ablası 23 yaşında ölmüş. 23. yaş gününde. Gece 00.00'da. Ablası size bir kanıt örneği işte. Geçenlerde bir teori öne sürmüştüm. 23 yaşında ölebilirsiniz diye. Şimdi ise kesin konuşuyorum. Eğer bir şeyler yapmazsanız 23 yaşında öleceksiniz!"
"Sanmıyorum. Bence o kız şans eseri o saatte öldü. ben burada herhangi bir kanıt göremiyorum." demişti Zeyna. Tam o sırada tekrar zil çalmıştı. Gidip delikten baktığımda bu Diego'ydu. Kapıyı açmamla birlikte bana lafını kondurması bir olmuştu.
"Sana kapıyı kimseye açmamanı söyledim!"
"Tanya kimse değil." dediğimde Diego salona girmişti. Kapıyı kapatıp ardından ben de girdim. Diego Tanya'yı görünce "Senin ne işin var burada?" diye tersleyerek sormuştu. Salonun ortasına doğru gidip tekli koltuğun birine oturduğunda Tanya ayağa kalktı.
"Ben kalksam iyi olur." diyip çantasını da alıp evden çıkıp gitmişti.
"Neden böyle bir şey yaptın?"
"Ne yapmışım?"
"Az önce benim evimden Tanya'yı kovdun!"
"Hayır öyle bir şey yapmadım. Sadece sordum." dediğinde ben de tam koltuğun birine oturacaktım ki "Dur!" dedi bir anda. Olduğum yerde kımıldamadan duruyordum. Şaşkınlıkla Diego'ya bakarken o yerinden kalkmıştı ve eliyle 'gel' işareti yapmıştı. Bodruma doğru giderken Jake onu hevesle takip etmişti. Ardından ben giderken benim de arkamdan Zeyna geliyordu. Merdivenlerden inmiştik. Diego ellerini bıçakların üzerlerinde gezdirirken bıçağın birini alıp aniden bana doğru fırlatmıştı. Kalbime isabet alınmış bir bıçaktı. Korkudan kımıldayamamıştım ama Jake hızını kullanarak kalbime saplanmasına 5 santim kalan bıçağı tutup bana bakmıştı ve tuttuğu nefesini vermişti. "Ohh"
"Teşekkür ederim." demiştim. Sesim korkudan o kadar cılız çıkmıştı ki. Sesin bana ait olduğuna ben dahi şaşırmıştım. Derin derin nefes alıp verirken Jake sordu:
"Sen iyisin değil mi?"
Başımla onayladım onu ve Diego'ya baktım. O da zaten bana bakıyordu.
"Jake olmasaydı muhtemelen şu an ölmüştün!" dediğinde sinirle gidip suratına yumruk attım.
"Amacın ne senin? Öldürmek felan mı?"
"Hayır seni ve sizi eğitmek."
"Defol git evimden!"
"Anlamadım?"
"Bir daha tekrar etmeyeceğim. Defol git evimden!" diye sinirle bağırdım. Bana şaşkınlıkla bakarken konuştu.
"Bu kadar sinirleneceğini tahmin edemedim." dediğinde cevap vermemiştim. Yanımdan geçerken bir anda durdu ve hafif eğilerek kulağıma kısık sesle "Kusura bakma." diyip bodrumdan çıkmıştı. Kapının kapanma sesini de duymuştum. Zeyna yanıma gelip;
"Laura iyi misin?"
"Galiba." dediğimde zil çalmıştı. Merdivenlerden çıkıp kim olduğuna bakmak için kapıyı açtım. Karşımda Isabell duruyordu.
"Isabell Wender?"
...........
Arkadaşlar bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Herkese iyi okumalar.
Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARJİNAL: Uyumsuz
Viễn tưởngDiego Anderson vampirlerin başıdır. Safkan bir vampir olmasıyla birlikte aynı zamanda da bir melez ve binlerce yıl yaşayıp çok fazla olaylar görmüştür ayrıca vampirin krallığı onun elindedir. "Acımasız, merhametsiz, soğuk kanlı ve tabiri caizse yap...