Sleep Dealer - In Search Of Calm
ASİ ÇAKILTAŞI
Nefes boşluğumda, içinden yalnızca yirmi altı damla kan akacak kadar küçük bir delik açıldı.
Dalgalar kayalıkları dövdü, bir kadının rahminde altı haftalık bir çocuk öldü. Aklımdan geçen bir kelime, bana ait olmayan bir sese karışmış, zihnimde çınlayıp duruyordu. Gözlerimi kaldırıp avucumdaki küçük kırık camlı aynaya baktım, kanlı avuçlarımın arasında kirli görünüyordu. Camın içindeki aynaya düşen yansımam bana yabancı bakıyordu.
Saçlarımı uçuran rüzgârın uğultusu kulaklarımı tıkadı, yutkunmaya çalıştığımda, kopardığım çığlıkların çizdiği boğazımın acıdığını hissettim. Yağmurun küçük damlaları saç diplerime öyle sert çarpıyordu ki, kafamı saran deri sızladı, yüzümü buruşturdum. Aynadaki yansıma yüzünü buruşturmadı, nefes boşluğunda duran delikle öylece bana bakıyordu. Kayalıklara çarpan dalgaların yüzüme sıçrattığı damlalar, yağmurun damlalarına karıştı. Kafamı kaldırıp bakışlarımı griden maviye dönen, mavinin içinden kasvet dökülen gökyüzüne çevirdim. Bulutlar uğursuz bir ritimle hareket ediyor, gitgide daha koyu bir ton kazanıyordu. Gözlerim bulutların hareketini takip ederken, bir başka görüntü gözümün göbeğine oturdu. Dalgaların yükselip ulaşmaya çalıştığı en yüksek kayada, uçurumun başında bir adam dikiliyordu.
Beyaz gömleğinin alttan birkaç düğmesi açıktı, aynı şekilde üst düğmeleri de göğsünün ortasına kadar açık duruyordu ve rüzgâr, içini şişirdiği beyaz gömleğin eteklerini ve yakasını arkaya doğru uçuşturuyordu. Siyah saçları çok kısa değildi, hatta uzun sayılırdı ve rüzgâr saçlarının da aynı acıyla raks etmesini sağlıyordu. Altındaki beyaz keten pantolon, uzun bacaklarının ne kadar ince olduğunu göstermek istercesine rüzgârın etkisiyle arkaya doğru gidiyor, bacaklarının şekli ortaya çıkıyordu.
Farkında olmadan elimdeki kırık aynanın parçasını daha sıkı kavradım.
Adamın yüzünü göremiyordum, görüyordum ama seçemiyordum. Gözlerini yumduğunu fark ettim, göğsümüz aynı anda kabardığında ikimiz de aynı tuz kokan havayı ciğerlerimize doldurmuştuk.
Büyük avuçlarını sıkarak yumruk yaptı, kayalıkların dibinde küçük bir kızın içli ağlama sesi yankılandığında, adam da ben de olduğumuz yerde buz keserek gözlerimizi sesin geldiği yöne çevirdik. Siyah, dümdüz saçları beline kadar gelen, dümdüz saçlarının uçları saçlarındaki düzlüğün aksine lüle lüle olmuş, yanakları soğuktan kıpkırmızı kesilmiş beyaz tenli bir kız çocuğu, beyaz boyundan bağlamalı bir tişört, pembe bir şort ve koyu mor külotlu çorabıyla çakıl taşlarının içine oturmuş, çakıl taşlarının üstünde ıslanmış olan kelebeklerin kanatlarına üflüyordu. Gözlerindeki yaşları elinin tersiyle sildi, kelebeklerin kanatlarına üflemeye devam etti ama yağmur ona inat hızlandı, kelebeklerin kanatlarını eritmeye başladı.
Kafamı kaldırıp uçurumun başında dikilen adama doğru baktım, adam artık uçurumun başında değildi. Biri kayalıkların arasından atlayarak küçük kızın yanına indi, sırtı bana dönük olsa da onun o adam olduğunu biliyordum. Küçük kızı tek seferde kucağına aldı, saçlarını kulaklarının arkasına ittikten sonra kıza sıkıca sarıldı. Küçük kız kollarını adamın boynuna doladığında, o küçük kızla göz göze geldik.
Gözlerinde geçmiş ağlıyor, küçük kız ise artık gülümsüyordu.
🦋
Göğün nefesini kesen yağmur, bulutları kendi gözyaşlarıyla âdeta boğuyordu. Kaldırımlara izini bırakan sağanak yağışın sesini dinleyen genç kız yatağına sakince uzanmış, içeride hiç de sakin olmayan bir karmaşanın rahatsız edici uğultusuna kulak veriyordu. Babası ağız dolusu küfürler ediyor, ağza alınmayacak hakaretleri dilinde tıpkı bir tekerleme gibi yuvarlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ ÇAKILTAŞI
RomanceDışarıda devam eden bir hayat, içimde kalbi duran bir kız çocuğu vardı. Asi Merve Karakuyu, ailesi ve kendisiyle devamlı olarak savaş veren genç bir üniversite öğrencisidir. Ansızın bastıran yağmurun kelebeğin kanatlarını ıslatması gibi hayatına bir...