40. BÖLÜM: ACI

86K 6.8K 4.3K
                                    

🗝️


Antimatter – Leaving Eden


40. BÖLÜM

ACI


Acı, göğsünün altına sızıp kaburgalarının arkasında sakladığın kalbe dokunur ve orada soğursa, yarattığı buz sarkıtları tüm damarlara yayılır ve seni yok etmeye ant içmiş bir zehre dönüşürdü.

Eski abajurun küçük lambasının kapağından kızıl renkte bir ışık yayılıyor, içinde bulunduğum odayı ateşin vahşi rengine boyuyordu. Kızıl ışığın gölgeleri odanın duvarlarında sanki alevler yükseliyormuş gibi tuhaf bir yansıma oluşturuyordu. Ellerimi dizlerimin üstüne koydum, üstümde bana oldukça büyük bir kazak vardı, kızıl ışık ellerimin üstüne gölgelerini düşürmüştü. Tırnaklarım bile kırmızı duruyordu. Yağmurun sesini duyabiliyordum. Önüme bir fincan kahve koydu.

"İç," dedi tok bir sesle. "İçini ısıtsın."

Önümdeki sehpanın üstünde bir kül tablası vardı, kül tablası ağzına kadar ölü izmarit cesetleriyle doluydu. Ezilmiş, bükülmüş, sonuna kadar içilmiş, yarıda buruşturulup atılmış cesetlerdi bunlar. Kafamı kaldırıp ona baktım, üstüne siyah, dar, boğazlı bir badi giymişti. Elinde duran diğer fincana baktım, kahvenin kokusunu alabiliyordum. Altında siyah bir eşofman vardı, ayakları çıplaktı ve esmer teni kızıl ışığın altında parlıyordu. Hemen karşımdaki tekli koltuğa oturdu, elindeki fincanı çaprazında duran komodinin üstüne bıraktı. Bacakları çok uzun olduğu için aralıklı duruyordu, kollarını koltuğun kollarının kenarına yasladı ve bakışlarını yüzüme sabitledi. Saçları hâlâ ıslaktı.

Bir süre yalnızca birbirimizi seyrettik.

Komodinin üstünden sigara paketini aldı. Siyah filtreli sigarayı dudaklarının arasına yerleştirirken gözleri hâlâ gözlerime saplı duruyordu. Yine komodinin üstündeki çakmağa uzandı, lacivert çakmağı sigaranın ucuna getirdi ve tek bir hareketle ateşin küçük delikten dışarı doğru fırlamasını sağladı. Yanakları içeri çöktü, sigaranın ucundaki turuncu ateşin harlanmasını sağlayacak şekilde zehri içine çekti, çakmağı komodinin üstüne koyarken diğer eli dudaklarının arasında asılı duran sigaranın ince gövdesini kavradı. Büyük elinin hareketini izledim, gözlerini hafifçe kıstı, sigaradan büyük bir nefes alıp ciğerlerinin içine hapsetti.

Sigarayı dudaklarından uzaklaştırırken iki kaşının ortasında oluşan o yarık biraz olsun yumuşamadı. Duman önce burun deliklerinden, ardından hafifçe aralık bıraktığı dudaklarının arasından usul usul dökülmeye başladı.

"Kahveni iç."

Önce ona boş boş baktım, sonra o boş bakışlarım kahveye yöneldi ve yavaşça eğilip fincanı iki avucumun arasına aldım. Sıcaktı. Tüten dumanın beyaz buharı yüzüme ılık ılık üfledi. Kahveden bir yudum aldıktan sonra, "Süt tozu var bunda," dedim yüzümü buruşturarak.

"Bir kutu sütü boşaltmadığıma dua et sen." Sigarasının uzayan külü zemine düşüp külün gri cesedi yerde parçalandığında Karan bunu zerre umursamadı ve kahve fincanını eline alarak kahvesinden büyük bir yudum aldı, tekrar bana baktı. "İç onu Asi."

"Sade kahve istiyorum," diye fısıldadım. "Kahvenin tadından başka bir tat almak istemiyorum."

Dirseğini hafifçe kırarak koltuğun koluna yasladı, yanağını avucunun içine yerleştirerek bana alay dolu bir bakış attı. Sigaranın dumanı saçlarına doğru kıvrılıyordu ve parmaklarının arasında tuttuğu sigara yüzüne oldukça yakındı şu an. "Kahveni içtikten sonra seni Bedirhan'a bırakacağım."

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin