49. BÖLÜM: CENNETTEKİ ÇOCUK PARKI

97.4K 6.3K 5.5K
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


🗝️


Cem Adrian – Keskin


49. BÖLÜM

CENNETTEKİ ÇOCUK PARKI


"Emcek diye bir kelime öğrendim," dedi Bedirhan gözlerini yüzümde gezdirirken. "Bundan sonra sana emcek diyeceğim ben kız."

Önümdeki duran çorba kâsesinin içine soktuğum kaşığı çevirerek çorbadan bir hortum oluşturdum. "O ne be?"

"Yalancı meme."

Elimdeki kaşığı sertçe çorbanın içine bırakıp ona düz düz baktım. Ayşenur kıkırdıyor, Billur gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyor, Karan gazetesini okurken dişlerini sıkıyor ve Defne de yine Bedirhan'ı korkutan o kahkahalarından birini atıyordu.

"Şu tatsız şakalarından sıkıldım," diye homurdandım.

"Ayol sen şaka mı sanıyorsun, ne şakası? Olmayan şeyin şakası mı olurmuş?"

Bir an gözlerimi kısıp onun gözlerinin içine baktım ve dün gece gördüğüm şeyi yüzüne vurmak istedim ama bunu yapmak yerine ona cins cins bakmaya devam ettim. Bedirhan pis pis sırıtıyordu. Kafamı kurcalayan, kalbimi bulandıran ve beni kapana kısılmış bir fare gibi hissetmeye zorlayan birçok şey olmasına rağmen burada, ailem saydığım insanların yanındaydım ve devam edebilmenin bir yolunu bulmuştum. En azından deniyordum.

Aslında merak ediyordum. Bedirhan ve Billur basbayağı öpüşmüştü ve ben onları yakalamıştım, yani aralarında bir şey mi vardı şu an? Bedirhan'ın Billur'a karşı bir şeyler hissettiğini biliyordum ama son durumun ne olduğu konusunda tek bir fikrim yoktu. Gözlerim Ayşenur'a doğru kaydı, bugün biraz daha yorgun görünmüştü gözüme ama sanki burada olmamız en çok onu mutlu ediyormuş gibi içten bir şekilde gülümsüyordu.

Sergen uzayan kirli sakallarını kaşıyarak kucağındaki bilgisayarın ekranına bakmaya devam ediyordu. Bakışlarım ona doğru kaydı, önünde duran ince belli çay bardağının içindeki çay hâlâ ağzına kadar dolu duruyordu ve tek bir yudum bile almadığı çay çoktan buz gibi olmuş olmalıydı.

"Bugün Kayseri'yi gezelim biraz," dedi Bedirhan çorbasından bir yudum alarak. "Alışveriş falan da yaparız hem."

"Dışarıda işlerim var zaten," diye girdi konuya Karan elindeki gazeteyi mutfak masasının üzerine bırakıp, gözlerini Bedirhan'a çevirerek. "Siz gezerken ben de işlerimi hallederim."

Duraksadım. Bakışlarım yavaşça Karan'a doğru kaydı. "Sen gelmeyecek misin?"

"Geleceğim," dedi, siyah gözleri gözlerime doğru uzanınca bir an masadaki tüm gözlerin ikimize döndüğünü hissettim ama aldırış etmeden onun gözlerinin içine bakmaya devam ettim. "Dünkü düğünde yeteri kadar takı olmamış, babası varlıklı olsa da evlenen çocuğa pek bir yardımı dokunmuyor. Çok fazla borcun, senedin içine girmişler. Dedem anlattı, bir hâl çaresine bakmamız gerekiyor. Burada evlenen hiçbir genci ortada bırakmazlar."

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin