24. BÖLÜM: AĞ

478K 14K 11.7K
                                    

🦋


Death – Voice of the Soul

Lilium – Sleeping Inside


24. BÖLÜM


Buzdan kalemin duvarlarının önüne oturup kendimi anlattığım zamanlar olurdu.

Bazen öyle şeyler anlatırdım ki, anlattıktan sonra o şey anlatırken çok kolaymış gibi görünse de, yaşayınca ne kadar ağır olduğunu bir kez daha kavrardım. İnsanın kendisiyle yüzleşmesi bir yabancıyla yüzleşmesinden çok daha zordu. Söylenen bir yalan bir şekilde açıklanabilirdi ama yaşanan kırılma noktaları eğer kendi hayatınıza ait parçalardan oluşuyorsa, açıklama yapmak babasız bir çocuk doğurmak kadar çaresiz ve çıkmazda hissettirirdi.

İnsanın kendisine yenilmesi kadar gurur kırıcı bir şey daha yoktu. Yenildiğin kişinin aynaya baktığın zaman gördüğün kişi olması çok zordu.

Göğsümün altına yayılıp nefes çukurumda biriken acıyla yutkundum. Yolun köşesindeki kaldırımlara aynı aralıklarla dizilen sokak lambalarının turuncu ışıklarının altında ilerleyen aracın içi bir aydınlanıyor, bir gecenin kollarına sıkıca sarılarak karanlık tarafından yutuluyordu. Saçlarım hâlâ ıslaktı. Üzerimde Karan'a ait siyah yün bir kazak, altımda yine Karan'a ait bir eşofman vardı. Eşofman düşmesin diye ipini sıkıca bağlamıştım. Ayağımda bana bir numara büyük bir spor ayakkabı vardı, bu ayakkabının Karan'ın çalışanlarından birinin kızına ait olduğunu öğrenmiştim.

Sürücü koltuğunda Turgut Bey, arka koltukta da Karan hemen yanımda oturuyordu. Bakışlarım yavaşça Karan'a doğru kaydı, gözlerimi kısıp onun profilini izlemeye başladım. Yüzüne yayılan gerginlik gecenin karanlığında yere düşmüş bir bira şişesinin parçalanan camının parlak kırıklarına benziyordu. Onun da bakışları yavaşça bana doğru döndü.

Sokak lambalarının ışığı yüzünü çizgi çizgi aydınlatıyordu. Eli yavaşça elime doğru kaydı, dizimin üzerinde duran elimi avucunun içine alıp yavaşça sıktı. Yavaşça yutkundum, gücüm sönmüş bir balondan farksızdı. Elimin üzerindeki elinin üzerine diğer elimi koyup gücümü toparlamaya çalıştım.

"Sorun yok," dedi gözlerimin içine güven veren gözlerle bakarak.

Başımı yavaşça aşağı yukarı sallayıp gözlerimi ön cama çevirdim. Karan beni kendine doğru çektiğinde ona karşı koymadım. Sırtımı geniş göğsüne yaslamamı sağladı. Çenesini saç diplerime bastırıp sertçe yutkundu; yutkunuşunun sesi zihnimin içindeydi.

Zihnimin gerilerinde, siyah bir suyun yavaş yavaş kıyıyı dövdüğü, yosunlu kayalıkların yakıcı kokusunu gecenin meltemine katarak etrafa savurduğu bir yerde, siyah bir yıldız parladı. Funda, Karan için intihar edecek kadar çok seviyordu onu. Bana göre bu tamamen bencillikti. Bir insanı seni sevmeye mecbur bırakmaktı. Oysa gerçek hisler böyle olmamalıydı.

Araç Fethiye'nin özel hastanelerinden birinin bahçesinde durdu. Turgut Bey, "Geldik efendim," dedi gözlerini dikiz aynasından arka koltuğa dokundurarak.

Gözlerimi aracın ön camından dışarı, hastanenin giriş kapısına diktim. İçeri girmek istemiyordum. Sıkıntı o kadar yoğun bir şekilde kalbime oturmuştu ki, sanki hiçbir zaman geçmeyecek, her zaman aynı yerde asılı kalacaktı. Karnıma ağrı girmişti, midem bulanıyordu ve olduğum yerde öylece kalmak istiyordum. Karan beni yavaşça serbest bıraktı, kendi tarafındaki kapıyı açarken bana yandan küçük bir bakış attı.

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin