36. BÖLÜM: UÇURTMA

91.1K 6.2K 4.1K
                                    


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


🗝️


Ceylan Ertem & Cihan Mürtezaoğlu – Uçurtma


36. BÖLÜM

UÇURTMA


Uçuruma düşen bir insanın cesedini oradan çıkarmak için senin de uçuruma atlaman gerekir. Ama eğer o uçuruma atlarsan, sen de ölürsün, bunu bilirsin. Sırf bu yüzden uçurumun dibindeki cesetler nasıl görünür, nasıl ölmüştür kimse bilmez, bilemez.

Ben çok küçükken bir ruh arkeoloğu olmak isterdim.

Bu, altı yaşında küçük bir kız çocuğunun ütopik, gerçekleşmeyeceğini bilmediği ve rüyalarına yatırdığı saçma bir hayaliydi. Eğer bir ruh arkeoloğu olabilseydim uçuruma atlamaktan korkmazdım. Uçurumun dibinde yatan cesetleri inceler, ruhlarının hâlâ uçurumun topraklarında olup olmadığını araştırırdım. Çünkü ruh arkeologları ne kadar yüksekten düşerse düşsün, ölmezdi.

Ben küçükken ölmeyeceğime inanırdım.

Sonra büyüdüm, büyümenin ölüme kanat çırpmanın şaşalı bir yanı olduğunu fark ettim. Uçuruma atlamaktan korkuyorduk, çünkü ölecektik. E ama biz zaten büyüyerek ölüme yürümüyor muyduk? Uçurumun dibine çakılana kadar havada olurdun, bu bir nevi uçmaktı. Ölüme uçmak varken, neden ölüme yürürdün? Bunu altı yaşındaki Asi Merve'ye anlatsan, "Salak," derdi. "Hepiniz mi salaksınız?"

Hem uçurumdan atlayınca öleceğimiz kesin değildi ama insan büyüyünce ölürdü.

Saçlarım, yatağın beyaz çarşaflarının üstüne tıpkı siyah ağaç dalları gibi yayılmıştı. Bakışlarım bir süre tavandaki alçı panoya serpiştirilmiş çiçek motiflerini inceledi. Yanaklarımda yetişkin bir kadının bedenine kondurulan busenin pembe ısısı vardı. Onunla bu tarzda yakınlaşmanın getirdiği utanç, midemi değil kalbimi bulandırıyordu.

Sanki dudaklarımı aralasam kalbimi kusacaktım.

Gözlerimi açtığımda kollarımda uyuyan o adam yanımda yoktu. Yanımda olmaması benim açımdan iyiydi, göz altlarıma kadar kızarmışken, onunla nasıl göz göze gelecektim hiç bilmiyordum. Biz öpüşmemiştik, biz farklı bir şekilde yakınlaşmıştık ve bu düşüncelerimin tepetaklak gelmesine neden oluyordu. Tamam, birlikte olmamıştık, yani onunla yatmamıştım ama bedenimde bir kapıyı açmış, o kapının arkasında akan nehirde yüzmüştü. Yanaklarımın içini dişledim, boynum tekrar yanmaya ve boynumu saran damarlar zonklamaya başladı.

Üstümden kalkarken bedenimi bu beyaz çarşafla örtmüştü. Nerede olduğunu bilmiyordum. Şu an nerede olduğunu umursamıyordum da. "Ruh arkeoloğu," diye fısıldadım kendi kendime. Düşüncelerimi başka şeylere yönlendirmek, zihnimdeki berrak suyun içine taş atarak dipteki çamuru kaldırmak ve suyu bulanık hâle getirmek istiyordum.

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin