19. BÖLÜM: BUZDAN KALE

357K 13.4K 6K
                                    

🦋


Saturnus – All Alone


19. BÖLÜM

BUZDAN KALE


Bana birkaç saniyedir bakıyor olsa da sanki şu an bakışmamız asırlara dayanmıştı.

"Merve! Enis!" Bölüm Başkanının bağırarak söylediği isimlerimiz bir anlığına onun yoğun bakışlarından sıyrılmamı sağladı. "Burada neler oluyor? Neden bağırışıp duruyorsunuz?"

Şaşkınlığın tıpkı bir mürekkep gibi damlayıp harelerime yayıldığı o saniyeler içinde, zamanın kıskacı belimi sıkarken Bölüm Başkanına bakakaldım. Enis karnımdaki elini çekmeden beni yere bıraktı. Şu an o kadar şaşkındım ki bedenimi onun kollarından çekebilecek gücü kendimde bulamamıştım.

Gözlerim Karan'a kayarken, "Size soruyorum!" diye bağırdı Bölüm Başkanı. "Neden çocuk gibi bağırışıyorsunuz? Kavga mı ediyorsunuz yine?"

Karan'ın ifadesiz bakan gözleri yüzüme âdeta bir iğne iplikle dikilmiş gibiydi. Gözünü bile kırpmadan bana bakıyordu. Kuzguni siyahı gözlerinin etrafından buzun soğuk buharı tütüyordu sanki. Parmaklarımı gözlerine uzatsam, soğuğu parmak uçlarımda hissedecektim.

Enis benden uzaklaştıktan sonra, "Hocam, yanlış anladınız," dedi sakin bir sesle. Tüm bu olup bitene rağmen ortamda sessiz kalan yalnızca Karan ve bendim. Gözlerimiz birbirimizden bir an olsun ayrılmazken, Damla olaya karışmamak için arkadaş grubunu toplayıp oradan uzaklaştı.

Çilli çocuk, "Hocam, harbiden kavga etmiyorlardı. Yanlış anlaşılma oldu," dedi, sesi gergindi.

"Ne yanlış anlaması?" Bölüm Başkanının sesinden anladığım kadarıyla sinirden kuduruyordu şu an. Muhtemelen Enis'in ve benim kavga ettiğimizi düşünüyordu, daha da tuhafı kavga ederken iki sevgili gibi görünüyorduk çünkü kucağındaydım. "Siz ikiniz, doğru odama!"

Enis ters bir şekilde, "Hocam, gerçekten yanlış anladınız," dedi. Şu an ağzımı açıp tek kelime edemiyor, kendimi savunamıyordum. Başımdan aşağı varillerce buzlu su dökülmüş gibiydim, bedenim kaskatı kesilmiş, âdeta donmuştu.

"Enis!" dedi Bölüm Başkanı sertçe. "Açıklamanızı odamda yaparsınız."

Karan bana bakıyordu. Siyah bir şahine benziyordu.

"Karan Bey, size de çok büyük ayıp oldu. Ben şu kavgacı horozların ifadesini bir alayım, sonra konu hakkında konuşuruz isterseniz?"

Karan gözlerime bakarken, "Sorun değil," dedi, sesi dümdüzdü. "Ben yokmuşum gibi davranabilirsiniz."

Bölüm Başkanı bir an duraksasa da "Ah, pekâlâ," dedi mahcup bir sesle. "Buyurun, şöyle geçelim." Merdivenleri işaret etti. Karan'a karşı takındığı saygıya karşı, bize takındığı tavır arasında dağlar kadar fark vardı. Bu bile Karan ile aramızda olan uçurumsal farkın anayasaya eklenmiş bir maddesi gibiydi. Karan gözlerini benden çekmeden merdivenlere doğru yürürken, "Siz de doğru odama. Yürüyün," dedi ters bir sesle.

Enis, "En son lisedeyken böyle azar yedim ben anasını satayım," diye homurdandı.

Karan ve Bölüm Başkanımız Ahmet Hoca önde, biz onların arkasında merdivenleri tırmanırken, tırnak görünümündeki pençelerimi dışarı çıkarmak, hızla Enis'in boynuna saplamak istiyordum. Ne diye beni tutuyordu ki sanki? Eğer Damla'yla saç başa yakalansaydım bu kadar gerilmezdim sanırım. Enis hemen yanımda merdivenleri tırmanırken ona yandan kötü bir bakış attım. O da bakışımı fark edince kaşlarını kaldırarak omuz silkti. Bu bir nevi suçsuz olduğunu söyleme şekliydi.

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin