21. BÖLÜM: ISLAK KELEBEK

400K 15K 13.3K
                                    

🦋


Cem Adrian – Islak Kelebek


21. BÖLÜM

ISLAK KELEBEK


Düşen yağmur tanelerinin ağırlığını, bir zardan daha hassas olan siyah kanatlarında hissetti kelebek; ölümü kucakladığını sandığı yerden, yaşamın tadını almıştı.

Avuçlarımda tuttuğum enkazın altında kalan geçmişimi ezerken, olmam gereken yerdeymişim gibi hissediyordum.

Ayaklarım yavaşça yere bastı. Siyah gözlerini kıstı, uzun, kıvrımlı kirpikleri ıslaktı. Kızaran dudaklarını yavaşça yalarken bana yakıcı bir güzellikle bakıyordu. Kalbimdeki baskının çok daha boğuk bir tadını dudaklarımı kaplayan pembe derinin üstünde hissedebiliyordum. Karan büyük ellerinin sıcak avuçlarını omuzlarımın üstüne koydu, aramızdaki mesafe o kadar azdı ki, göğsü göğsüme temas ediyordu. Etrafımızdan geçip giden arabaları önemsemeden yalnızca birbirimizin gözlerinin içine baktık.

Siyah dünyasını bana çevirmişti.

Harelerindeki yansımama bakarken yaşadığımız şeyin yakıcı gerçekliğiyle kavruldum. Gözlerini ağır ağır kırpıştırdı, her bir hareketi bedenimde görünmez yaralar açtığı gibi, o yaraları yine kendi başına iyileştiriyordu. Korna seslerini duyabiliyordum ama bu gerçek umurumda değildi.

Şu an düşündüğüm tek şey az önce öpüşmüş olmamızdı.

Yağmur yavaşladı ama biz çoktan sırılsıklam olmuştuk.

Belki yağmurdan, belki birbirimize hissettiklerimizdendi ama sırılsıklamdık. Karan'ın eli omzumdan yavaşça indi, dirseğimi sıvazladı ve dirseğimi de geride bıraktıktan sonra eli avucumun içine kaydı. Kalbim ikinci bir teslimiyet bayrağını arşa çekerken, kulaklarımda uğuldayan kana rağmen onun elini tuttum.

Parmaklarımız birbirine geçti, duygularımız birbirine geçti, ruhlarımız birbirine geçti. Çözmeye çalışsalar, aralanmak yıllarımızı alabilirdi.

Aralarından geçtiğimiz araçlar umurumuzda değildi ama araçların içindeki sürücülerin meraklı gözlerini üzerimizde hissedebiliyordum. Elini sıktım, elimi sıktı. Turuncuya kaçık, soluk bir sarıyı anımsatan sokak lambasının ışığının aydınlattığı kaldırımlar yağan yağmurun etkisiyle sırılsıklamdı. Karan ile birlikte kaldırıma çıktık, hemen önümdeki su birikintisine basmamak için geniş bir adım atıyordum ki, Karan su birikintisini umursamadan üstünden geçti. Onun uzun bacaklarının attığı her bir adım, benim üç adımıma bedeldi. Buna rağmen parmaklarım onun parmaklarına kenetli olduğu için onun bizi yönlendirdiği hıza ayak uydurabilmiştim.

Sırılsıklam olan saçlarım omuzlarıma dökülmüştü, kafamı o kadar ağır hissediyordum ki, bu ağırlık, kalbimdeki ağırlık ile çok rahat bir şekilde kapışabilirdi.

Dar ve karanlık bir sokağa girdiğimizde adımlarımız yavaşladı. Karan'ın ıslak sırtı ve ince boynu dışında görebildiğim hiçbir şey yoktu. Yüzünün tam da şu zaman diliminde nasıl bir şekil aldığını öyle çok merak ediyordum ki...

Kuzguni siyahı gözlerinin keskin bir şekilde ileriye doğru devam eden yolu takip ettiğini biliyordum ama şu an bildiğim bir şey daha vardı: O gözlerde biraz önce yaşanılan şeylere dair birkaç ipucu, his kırıntısı vardı.

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin