41. BÖLÜM: ÖFKE

98.4K 6.5K 7.6K
                                    

🗝️


Accept – Kill The Pain


41. BÖLÜM

ÖFKE


Öfke tıpkı ağacın kökleri gibi tenim denen zeminin altına yayılmaya başladı.

Damla'nın sesi çıkmıyordu, aslında çıkıyordu ama o kadar boğuktu ki, bunun bir inilti olduğunu anlamamak imkânsızdı. Yüzünü görmek istiyordum. Tüm saçlarını çekerek onun yüzünü gözler önüne serecekken, "Merve!" diye bağırdı bir kez daha hoca. "Merve, bırak! Güzelim, bırak! Çıldırdın mı sen? Bıraksana kızı!"

Parmaklarım Damla'nın saçlarını öyle sıkı sarmıştı ki, hoca ne kadar çekerse çeksin kızdan ayrılmıyordum. Birkaç kişinin beni tutup uzaklaştırdığını fark ettiğimde parmak boğumlarımda Damla'nın saçları vardı. Yüzüm ifadesiz, gözlerim bomboştu. Kendimi Bölüm Başkanı'nın odasındaki koltukta oturuyorken bulduğumda hâlâ parmaklarıma sarmaşıklar gibi dolanmış olan saçlara bakıyordum.

"Nasıl böyle bir şeyi yaparsın sen ya?" diye bağırdı Bölüm Başkanı, yer yer seyrekleşen saçlarının ortasında parlayan keli bile sinirden kızarmıştı.

Cevap vermedim.

"Kızın burnunu kırdın, burnunu!" diye bağırdı bu kez. Ağzından tükürükler saçılıyordu. "Bana bak!"

"Bağırma bana," diye fısıldadım sakince.

"Ne? Yoksa benim de mi kafamı tutup masaya geçirirsin? Eşkıya mısın kızım sen? Ne sanıyorsun sen kendini? Ailesi şikâyetçi olacak, okuldan atacağım seni! Kaçıncı bu?"

"Bağırma bana," diye fısıldadım tekrardan aynı sakinlikle.

"Hadsiz terbiyesiz! Alırım seni ayağımın altına!"

Gözlerimi kaldırdım. "Bağırma bana! Sen kimi ayağının altına alıyorsun?" diye hırladım dönmüş gözlerle. "Bir kez daha bana bağıracak olursan, bölümüne de okuluna da sana da sıçarım!" Ayağa kalktım, Bölüm Başkanı şok içinde bana bakıyordu. Çıkış kapısına doğru yürüdüm, masanın etrafından dolandı ve tam dönüme dikilip, "Ne dedin sen?" diye bağırdı. Elini kaldırır gibi olduğunda önce eline sonra da ona baktım. "Hadi yapsana? Lisede mi sanıyorsun sen bizi?" dedim ruhsuz bir şekilde. "Hadi yap. Yapıştırsana bana tokadı."

"Seni ayağımın altına alırım! Görürsün yapıp yapamayacağımı!" diye bağırdı, ağzından fırlayan tükürükler bu kez yüzüme gelmişti. Yüzümü buruşturdum ama geri adım atmadım. "Bu kez Karan Çakıl falan kurtaramaz seni! Nasıl bir terbiyesizsin, nasıl bir şeysin kızım sen? Sorunlu musun? Polisler şimdi gelip alsa götürse seni, ailene ne diyeceksin?"

"Karan Çakıl bile kurtaramaz beni?" Kaşlarımı kaldırdım. "Ha taşşakları diğer şeylere yetti yani? Mesela vizelere girmeme?"

"Terbiyesiz!" Ahmet Hoca, yani Bölüm Başkanı elini kaldırdı, eli havada asılı kaldı. "Vurmayacağım sana, bilerek yapıyorsun! Senin gibi bir paçavra için olduğum konumu tehlikeye atmayacağım!"

"Karan'ın taşşakları yetti sanırım şu an?" diye sordum, gözüm gerçekten dönmüştü, ben ne yapıyordum?

Etin ete çarpma sesi, bir bıçağın yüzeyi kadar keskin bir şekilde odanın içinde yankılandı. Başım sağ tarafıma doğru savrulurken yanağımda şiddetli bir yanma hissettim. Dişlerim sızladı, dilimde kanın tadı dolaşmaya başlamıştı. Yaklaşan ölümün sessizliği duvarlara sürtünerek ortaya serildi, zemine boylu boyunca yatıp ayaklarımızı bastığımız fayansı tamamen kendi rengine boyadı. Hiç düşünmedim, kendimi savunmam gerektiğini kendime öğreten yine bendim. Uzun tırnaklarımı vahşi bir şekilde Bölüm Başkanı'nın boynuna sapladım, tırnaklarımın tenine gömüldüğünü hissettim, adam dehşet içinde sırtını kapının yanındaki duvara yasladı ve kocaman gözlerle bana baktı. Tırnaklarımın etrafında hafif bir sızıntı, nem hissediyordum. "Senin canını alırım," diye tısladım. "Şimdi beni bu okuldan mı atıyorsun? Buyur, at. Bu bölüme çok mu meraklıyım sanıyorsun?" Elimi geri çektim, öyle büyük bir hızla odadan çıktım ki, kapıyı çarptığımda çıkan ses tüm koridorda büyük, korkunç bir yankı uyandırdı.

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin