26. BÖLÜM: KEHF

618K 15.1K 20K
                                    

🦋


Ben Howard – Oats in the Water

Birsen Tezer – Hoş Geldin


26. BÖLÜM

KEHF


Kanatlarınızın eridiğini hissettiğiniz oldu mu hiç?

"Çakıl taşlarından kanatlar erimez küçüğüm."

İşlenen tüm günahların unutulmasına rağmen intikamların kalpte hâlen daha tazeliğini koruduğu adi bir dünyada onurlu insanlar olarak yaşadığını sanan sahtekârları izliyordum. Artık bazı şeyler kafamda daha net, daha parlaktı. Anlamıştım. Kendimizi kimseye izah etmek zorunda değildik.

Bana bunu Karan Ali Çakıl öğretmişti.

"Ne kadar çok konuşursan konuş," demişti, kara gözlerini gözlerimin aynasına düşürürken. "Ne kadar açıklarsan açıkla. Ne kadar bağırırsan bağır. Asıl izah, sustuklarındır."

Dudaklarım ayazda kalmış kuru bir sonbahar yaprağı gibi titriyordu. Siyah paltoma daha sıkı sarıldım. Fethiye Emniyet Müdürlüğünün beyaz, tıpkı bir saraya benzeyen ihtişamlı binasının önünde dikiliyordum. Endişe karnımın içinde küçük tohumunu çatlatmış, sarmaşıklara dönüşen kollarını usul usul göğüs kafesime doğru uzatarak beni kuşatmıştı.

Kollarımı göğsümün üzerinde toplayarak parmaklarımı kumaşın örttüğü etime geçirdim. Hemen üst katta, ışığı yanan odada sorgulandığını biliyordum çünkü şu an yalnızca o odanın camından dışarı ışık sızıyordu. Kalçamı siyah Mercedes'in kapısına yasladım ve başımı kaldırıp ışığın süzüldüğü odayı izlemeye devam ettim.

"Asi," diye fısıldadı Billur. Onun sıcak nefesini boynumda hissettim. "İyi misin?"

Cevap vermedim.

Binanın otomatik kapısı açıldığında kendimi öne doğru iterek doğruldum. Sergen kapıdan geçerken üç numara kesilmiş olmasına rağmen tepeden aşağı dökülen klima rüzgârı onun içinde beyaz teller olan kısa saçlarını bile uçuşturmuştu. Sergen'in yüzüne yayılan resmi ifadeyi izlerken hızlıca ona doğru yürümeye başlamıştım.

"Ne oldu?" diye sordum, sesim kelimelerin etrafında çatlamış ve harflerin yarattığı hanedanlığa boyun eğmişti.

Mekanik bakışları yüzüme kaydı. "Sorun yok."

Yüzümü buruşturdum. Söyledikleri beni tatmin etmiyordu. "Sorun yok mu?"

Sergen takımının ceketini düzeltirken, "Yani evet, konu baban," dedi, sesi insanlara karşı bir sınır çizdiğini ele veriyordu. "Babanın ifadesi alınacakmış ama konuşmakta zorlanıyormuş. Baban en son abimle görüldüğü için birinci derece şüpheli abim." Gözlerini kıstı. "Haksız da sayılmazlar."

Babamın nasıl bir ifade vereceği merak konusuydu. İçimin etlerini kemirmeye başlayan şüphe, taksiye atlayıp babamın yakasına yapışmam için sırtımı dürtüp duruyordu. Sergen gözlerini kısıp, gözlerimin içine dikkatlice baktı. "

Sakın aklından geçeni yapayım deme, buna izin vermem." Sesi mermer kadar sert, jilet kadar keskindi. "İşleri daha da karıştırmaktan başka hiçbir şeye yaramayacak. Baban şu an hastanede ve başında en az üç tane polis bekliyor ifadesini almak için."

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin