🦋
Opeth – Burden
3. BÖLÜM
"İLK VAZGEÇİŞ"
Ruhuma uyku kuyuları kazılıyordu.
Göğsümün üstünde taşıdığım keder, geceden bile koyuydu. Hiç ayak basmadığım toprakların altına gömülmüştüm. Varlığını bilmediğim şehirlerin kaldırım taşlarını kanımla lekelemiştim. Baktığım her aynada yüzümde bir tokat izine rastlamıştım ve o izin şekli hep aynıydı.
Beni durmaksızın tokatlayan o elin sahibini tanıyordum.
Büsbütün kırgın, büsbütün kayıp hissediyordum.
Karan Çakıl'ın evi kesinlikle kendisine benziyordu. Duvarlar dışında beyaz olan bir şeye pek rastlamamıştım. Sadelik ve kasvet bu evin üzerine örtülmüş siyah kadifeden bir örtü gibiydi. Siyah kadife mobilyalar hemen salonun ortasındaydı; büyük bir kitaplık, kitaplığın hemen yanında gösterişli bir televizyon ünitesi vardı. Salonun ortasında duran hayvan postuna bakarken gerçek olmamasını diledim ama bu dileği dudaklarımda bir soru cümlesine çevirerek Karan Çakıl'a yöneltemedim.
Işıklandırma yok denecek kadar azdı; içerisi ağır bir şekilde bitter çikolata gibi kokuyordu. Şamdanların içindeki mumlar yanmıyordu ama hemen şamdanların üstünü örten tavanda küçük yuvarlak lambalar vardı ve o lambalardan hafif, sarımtırak bir ışık aşağı doğru süzülüyordu. Salonun beyaz duvarlarında pek çok tablo vardı ama hiçbirine alıcı gözle bakmadım.
"Ürkek ürkek bakma. Korkma, sana zarar vermeyeceğim," dedi erkeksi bir sesle. Bakışlarımı ona çevirdiğimde üstündeki ıslak ve ona tamamen yapışmış olan dar gömleğin düğmelerini çözmeye başladığını gördüm. Gözlerimi ânında ondan uzaklaştırıp salonun diğer ucundaki şömineye çevirdim. Şömine şu an yanmıyordu ama çok değil, bundan birkaç saat önce yandığı içindeki kızıl közlerden net bir şekilde anlaşılıyordu.
"Ee?" dediği anda gözlerimi ona çevirdim. Üstündeki gömlekten kurtulmuştu; incecik bir beli olmasına rağmen oldukça geniş, hatta bayağı geniş omuzlara sahipti. Dikkatimi çeken bir ayrıntı daha olmuştu aslında. Kot pantolonu ve adonis kası arasında sıkışmış bir dövmeye sahipti. Kot pantolonu kasığını örttüğü için dövmenin tam olarak nasıl bir şekle sahip olduğunu görememiştim; çok bakmamam gerektiğinin de bilincindeydim. Beni sapık sansın istemiyordum.
"Anlat bakalım. Baban ile ne oldu?"
Göğsümden küçük bir çıt sesi yükseldi.
Yüz ifademi sabit tutup, içimdeki kırgınlığı ifadesizliğin arkasına gizlemeye çalıştım.
"Bir yabancıyla oturup özel hayatımı konuşacağımı falan mı zannediyorsun?" Ona alayla baktım. "Cidden mi?"
"Şu an o yabancının evindesin ufaklık," dedi aynı, hatta daha koyu bir alayla.
Ona cins cins baktım ama o buna zerre aldırış etmedi; ıslak pantolonunu önemsemeden karşımdaki kanepeye yerleşti. Kaslı bronz göğsü büyük bir dinginlikle hareket ediyordu. Aldığı her nefes göğsünü şişirirken, teninin gerçekten bronz olduğunu fark ettim. Esmerdi ama teni altın gibi parlıyordu.
"Hadi, dökül bakalım."
Yüzü ifadesizdi. En az benim yüzüm kadar. Belki de benden daha da ifadesizdi. Yarattığı karanlığın ardına saklanmış, bir maskenin arkasından beni izliyordu sanki. Maskenin arkasında sakladığı gerçek Karan Çakıl'ı düşününce tüylerim ürperdi. Acaba özünde de göründüğü kadar siyah mıydı? Belki de siyahtan çok daha koyu bir renge sahipti. Bilmiyordum. Gözlerim bir süre beni izleyen kademsiz kara gözlere takılı kaldı; ardından sertçe yutkundum ve gözlerimi salonun ortasındaki posta çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ ÇAKILTAŞI
RomanceDışarıda devam eden bir hayat, içimde kalbi duran bir kız çocuğu vardı. Asi Merve Karakuyu, ailesi ve kendisiyle devamlı olarak savaş veren genç bir üniversite öğrencisidir. Ansızın bastıran yağmurun kelebeğin kanatlarını ıslatması gibi hayatına bir...