9. BÖLÜM: DAVET

398K 14.6K 10.9K
                                    

🦋


Anathema – Fragile Dreams

Mor ve Ötesi – Küçük Sevgilim


9. BÖLÜM

DAVET


Bir insan, bir insanda başka bir hayatın aralık duran kapısını görünce âşık olurdu.

Karanlığı solumuş, belki de karanlığın esiri olmuştum. Zihnim bana oynadığı oyunların aksine, benim ona oyun oynadığımı düşünüyordu. Bazı acılar insanın kemiklerini bile acıtabiliyordu ve sanırım kalbim acımaktan yorulmuş olacak ki, acısını kemiklerime devretmişti.

"Öğleden sonra önemli bir dersim var," dedim sürücü koltuğunda oturan ve dikkatli gözlerle yolu izleyen Karan'a. Dersin başlamasına hemen hemen üç saat vardı ve bağ evinden ayrılmıştık. Hiçbir şey olmamış gibi yolculuk yapıyor olmamız elbette normal değildi ama şu an belki de benim kalp sağlığım için en mantıklısı buydu. Bilmiyordum.

"O zaman seni eve bırakayım yoksa okula mı ufaklık?" diye sorduğunda ufaklığın altını çizerek söylemişti sanki. Ya da ben bunu kafama çok takıyordum. Önümden akıp giden yola bakarken dünkü sel kıyametten sonra bugün havanın günlük güneşlik olması beni şaşırtmıştı. Hava da insanlar gibiydi. Tutarsız. Hatta iki yüzlü.

"Eve." Cevabım netti. Merak ettiklerimi içime gömmüştüm. Ona soru sorup can sıkıcı bir kız olduğumu düşünmesine izin vermeyecektim. Sorularım vardı. Bir milyon tane falan. Uykusunda annesini sayıklaması bir yana, söyledikleri kafamı karıştırıyordu. Resmen uykusunda annesinin gitmemesi için çırpınmıştı. Annesi nereye gitmişti?

Yaklaşık yarım saat süren yolculuğun sonunda Karan'ın benim tarifime ihtiyaç duymadan evimi bulmuş olması her ne kadar kaşlarımı çatmama neden olsa da bunu önemsemedim. Sonuçta onun yanında geçici de olsa staj yapıyordum ve benimle ilgili istediği her bilgiye kolaylıkla ulaşabilirdi. Araba evin hemen üç dört metre ilerisinde durduğunda, ön kapıyı açıp ayağımı dışarı attım ve omzumun üstünden Karan'a baktım. Her zaman takımla gördüğüm Karan bu kez siyah bir kot, salaş bir tişörtle arabanın içindeydi ve zaten asi bir görüntüye sahip olan saçları bugün çok daha dağınık görünüyordu.

"Bu kez teşekkür etmeyeceğim," dedim iğneleyici bir sesle. Bir an dudakları yukarı kıvrılacak sandım, ama bunun benim aptal hayal gücümden ibaret olduğunu düz duran etli dudaklara bakınca anladım.

"Teşekkür etmemen daha iyi," dedi yalnızca dudaklarını oynatarak. "Sık sık teşekkür eden insanlardan hoşlanmıyorum."

Dudaklarımı birbirine bastırırken derin bir nefes aldım ve bedenimi arabadan dışarı çıkarmayı başarabildim. Kapıyı kapatmadan hemen önce Karan hafifçe kapıdan tarafa eğilerek kapıyı kapatmama engel oldu.

"Çakıltaşı, telefonunu açık tut. Aradığımda ya da mesaj attığımda sana ulaşabilmem gerek. Unutma, bir anlaşma yaptık. Dedem gidene kadar bana uyacaksın."

"Tamam," dedim kapıyı kapatırken.

Arabaya sırtımı dönüp eve doğru karınca adımlarıyla yürümeye başladığımda Karan Çakıl hâlâ arkamdan beni izliyordu.

Bu saatlerde babam evde olmazdı, onu görmeyeceğim için şanslıydım ama yine de artık kendimi o eve ait hissetmiyordum. Ben hiçbir zaman o eve ait olmamıştım ama artık tamamen kapının arkasında bırakıldığımı hissediyordum. Hissetmiyordum, biliyordum. Hoş, kapının önüne geçmek istediğim falan da yoktu. Onlar birbirlerine nasıl yetiyorlarsa, ben de kendi kendime yetebilirdim. Tamam, belki biraz eksik hissederdim ama on dokuz yıldır çok da tam hissettiğim söylenemezdi.

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin