✂️
Thurisaz – Tangram
55. BÖLÜM
ÂYA
Bir tedaviye benziyordu.
Bense onun aksine bir vereme, bir intihara, katliama, trajik bir kazaya benziyordum.
Bir ayâ gibiydim. Benim ölüme taşıdığım nefeslerin aksine, onun yaşam verdiği hayatlar benim göğsümde büyüyordu. Bir veremken, bir tedaviye yanıt veriyordum. Bir intiharken, idam ipi boynumda kurtuluyordum. Bir katliamken, oradan geçen kahraman bir askerin eline düşüyordum. Trajik bir kazayken, o kazada sağ kurtulmayı başaran tek kişi ben oluyordum.
Aracın açık camından dışarı savrulan siyah, dalgalı, uzun saçlarımın rüzgârla başlattığı raksı izlerken İzmir'in kokusunu soluyordum. İzmir'in değişik bir kokusu vardı, tüm şehirlerin kendine has bir kokusu olabilirdi, evet ama İzmir'deki koku daha başkaydı. Sanki farklı bir evrende, farklı bir yaşamın içinde tekrar doğmuşsunuz gibi hissettiriyordu.
Sabahın ilk saatleriydi, güneş henüz gökyüzünün tablosundaki yerini almamıştı ama tuvale düşen renklerin içinde şafağın yarattığı bir cümbüş vardı. Bulutların sık sık yer değiştirerek renkli parçalara ayrıldığını görebiliyordum.
Billurların evine gidiyorduk. Her ne kadar evdekilerle arası kötü olsa da bir şekilde bizi eve davet etmişti ve evdekileri de bundan haberdar etmişti. Karan buna soğuk yaklaşsa da Bedirhan bu konuda biraz ısrarcı davranmış, sonunda Karan'ı ikna etmeyi başarmıştı. Bedirhan, Billur'un ailesiyle olan buzlarının çözülmesini istiyordu. Bedirhan hiç çaktırmasa da aileye çok önem veren bir adamdı.
Karşıyaka'nın sokaklarını dolaşırken Billur bizi bir pastanenin önünde durdurdu. Henüz güneş doğmamış olsa da pastaneler şu anda açıktı. Araçtan inip pastaneye girdi, birkaç saniye içinde elinde kese kâğıtlarıyla dışarı çıkmıştı bile. Kese kâğıtlarını koyduğu naylon poşeti Bedirhan'a camdan uzattıktan sonra tekrar araca bindi.
"Boyoz. Boyozsuz kahvaltı yapmayız da biz," dedi göz kırparak. "Anneannemler de bir şeyler hazırlamıştır şimdi."
"Zahmet vermeseydik," diye fısıldadı Defne.
"Yok, ne zahmeti. Biz misafiri severiz." Billur gülümsedi. "Üstelik ben uzun zamandır size zahmet veriyorum, onlar bunu çok iyi biliyor."
"İkisi aynı şey değil," diyerek araya girdim huzursuzca. "Ayrıca sen bize zahmet vermedin hiçbir zaman."
Billur pis pis sırıttı. "Ben de seni seviyorum."
Billurların oturduğu sokağa girdiğimizde Billur'un yüzünü oldukça belli olan gergin bir ifade kaplamış olsa da her şey yolundaymış gibi davranmaya çalışıyordu. Sonuçta sayımız oldukça fazlaydı, ailesi bizden rahatsız olabilirdi ama Billur böyle bir şey olmayacağı konusunda ısrarcıydı. Araçtan inip binanın girişine doğru ilerledik, Billurların evinin giriş katında olduğunu öğrendiğimde çoktan binadan içeri girmiştik.
Kapıyı yaşlı bir kadın açtı, kadının saçları kısa kesilmişti ve kahverengiye boyanmıştı ama boyanmış olmasına rağmen diplerinde beliren yoğun beyazları görebiliyordum. Yaşlı kadın ellerini desenli mutfak önlüğüne sildiğinde bir an gözlerim mutfak önlüğüne takılı kaldı ve kadının sudan dolayı buruşan parmaklarına baktım. Kalbime bir hançer saplanmış, hançerin sivri ucundan özlemin acı kanı akmaya başlamıştı. Dudaklarımı birbirine bastırdım, hislerimi altüst eden bu özlem duygusunun sınırlarımdan uzaklaşmasını beklerken gözlerimi yaşlı kadının ela gözlerine tırmandırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ ÇAKILTAŞI
RomanceDışarıda devam eden bir hayat, içimde kalbi duran bir kız çocuğu vardı. Asi Merve Karakuyu, ailesi ve kendisiyle devamlı olarak savaş veren genç bir üniversite öğrencisidir. Ansızın bastıran yağmurun kelebeğin kanatlarını ıslatması gibi hayatına bir...