12. BÖLÜM: ŞEFKAT

316K 14.7K 8.4K
                                    

🦋


Shamrain – Black November


12. BÖLÜM

ŞEFKAT


Avuç içlerime görünmez yazılar yazardım bazen.

Alnıma yazılan kaderin bulanıklığının aksine, avuçlarıma yazdıklarımın mürekkebi yaşadıklarımdı. Geleceği göremeyen birine kör diyemezdiniz, lakin geçmişi unutan birinin göz kapakları birbirine dikilmişti. Asıl kör onlardı. Görmeyen gözlerle güzel yazılar yazamazdınız ama gören gözler de her zaman güzel şeyler yazmazdı.

Onun avuçlarıma yazdıklarımı görmesini istiyordum.

Önümdeki kahvenin köpüren yüzeyine bakarken, parmaklarım sıcak kupanın etrafını çevrelemişti. Karan'ın yüzümde dolanan kasvetli bakışlarının ağırlığını hissedebiliyordum. Taze kurabiye kokulu, kahvesinin tadının gerçekten güzel olduğuna kanaat getirdiğim küçük bir kafedeydik. Kafenin duvarları fildişi rengindeydi ve hemen kasanın yanında duran tezgâhta rengârenk kurabiyeler, tatlılar vardı. Tatlı şeyler ilgimi çekmediği için onları yok saymış ve sade bir kahve söylemiştim. Karan da tıpkı benim gibi sade bir kahve söylemişti ve ne yalan söyleyeyim, sanırım ona ikinci kez hayran olmuştum. Kahve seven insanları samimi buluyordum.

"Eminim kahve bile rahatsız olmaya başlamıştır," dedi Karan düz bir sesle. Bakışlarımı usulca kaldırıp ona baktım.

"Anlamadım?"

Kollarını göğsünün üstünde toplamış ve ona küçük gelen sandalyede yayılarak oturmuştu. "Çok dikkatli bakıyorsun," dedi gözlerimin içine bakarken. Ardından çenesiyle avuçlarımın arasında duran kahveyi işaret etti. "Ondan bahsediyorum."

"Dalgınım biraz," diye itiraf ettim gözlerimi tekrar kahveme düşürerek. "Kafamı kurcalayan şeyler var."

"Kafanı kurcalayan şeyleri merak etmeye başladım. Kahveyle ilgili mi?" diye sordu gayet normal bir şeyden bahsediyormuş gibi. Kaşlarım daha da çatılırken bir insanın nasıl bu kadar ifadesiz bir şekilde espri yapabildiğini düşündüm. Ama yapıyordu işte. Hoş, yüzüne bakan bunun espri olduğunu dahi düşünmezdi. Sürekli birilerini dövecekmiş gibi bakıyordu. Görüntüsü suç işlemeye müsait gibiydi.

"Seninle ilgili."

Karan cevap vermedi, inatla ona bakmaya devam ettim. Kaşları çatılmıştı ama yüzündeki stabil ifade varlığını koruyordu. Soru işareti dolu gözlerle ona baktığımı fark edince gözlerini önündeki kahvesine çevirdi. Siyah gözler kahvenin yüzeyinde dolanırken uzun kirpikleri keskin hatlı yanaklarını gölgelendirmişti.

"Benimle ilgili kafanı kurcalayan şeyin ne olduğunu merak etmiyorum aslında," dedi mekanik sesiyle. "Ama yine de merak ettiklerini sormana izin vereceğim."

"Merak ettiğimden falan değil aslında," dedim soğukluğuna sinirlenerek. Ne diye sinirleniyordum ki sanki? Benim ondan bir farkım var mıydı? Hayır, yoktu. O zaman sinirlenmeye de hakkım yoktu.

"Kahveni iç artık Çakıltaşı," dedi. "Yoksa o kahveyi kafamdan aşağı boşaltma planları kurduğun için mi o kadar dikkatli inceliyorsun?"

Yanaklarım ısınırken gözlerimi devirdim. Simsiyah bariyerlerin ardından bana seslenen bir adam vardı. Silüetini görüyordum ama gerçekliği henüz yansımamıştı gözlerime. Her şeye rağmen stabil bir şekilde düz tuttuğu sesi, simsiyah bir meleğin kanat çırpışlarını andırıyordu. Belki çok daha güzeldi.

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin