Bölüm 3
Casusluk yapacaksın.
Ne?
Casusluk mu yapacağım?
Belemir evden çıkmadan ona yetişmek için olabildiğince hızlı koştum. Bunu diğerlerine de sorup durumu öğrenebilirdim ama onların da ayrıntılı bilmediğine adım kadar emindim. Bu yüzden sorularımın cevabı sadece Belemir'de vardı.
Tam arabasının kapısına uzandığında onu yakaladım.
"Dur! Casusluk yapacaksın da ne demek? Bana bunu açıklamak zorundasın!" Koştuğum için nefes nefese kalmıştım, oldum olası koşmaktan nefret ederdim zaten.
Belemir beni gayet sakin gözlerle izlerken deri ceketinin cebine uzandı. Bir paket ve çakmak çıkardı, paketin içinden özel yapım bir sigara aldı ve çakmakla yaktı. Hâlâ beni izliyordu ve ben de onun ne yaptığını anlamaya çalışıyordum.
"Çok soru soruyorsun sarı. Aslında sadece söylediğim şeyleri yapsan seninle işimiz düşündüğümden bile kısa sürer. Sen sadece soru sormayı biliyorsun, çok soru."
Cümlesinin sonu sayıklamaya dönmüştü ve kelimeleri net anlayabilmek için çok çaba göstermiştim. Birisi bana kamera şakası falan mı yapıyordu? Kameranın nerede olduğunu söyleyin ve el sallayayım, bitsin bu kabus!
Belemir arabasına bindiğinde ben de hiç düşünmeden ön yolcu koltuğuna oturdum. Az önce sakinliğin ölümünün hüküm sürdüğü gözleri şimdi fırtınalı bir denize dönmüştü. Maviler adeta ateş topuna dönmüştü.
"Bana bunu anlatmadan hiçbir yere gidemezsin!"
"Yapma ya! Sen mi durduracaksın beni?"
Beni alaya alması fena halde canımı sıkmıştı. Burada hakim kişi oydu ve o ne derse yapmak zorundaydım. Maalesef...
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim. Sakinleşmek için her zaman böyle yapıyordum.
"Tamam, sakince konuşalım. Bana ne yapmam gerektiğini anlat, ben de seni rahat bırakayım."
Gözlerimden alev çıktığına yemin edebilirdim ama sakince konuşmuştum. Çünkü ben inat edersem onun da inat edeceğini anlamak zor değildi ve basit bir şey için aylarımı burada harcamak istemiyordum.
Belemir gözlerini benden ayırıp arabayı çalıştırdı ve neresi olduğunu bilmediğim yere gitmeye başladık. Bir kaç dakika sonra durduğumuz yer bir deniz kenarıydı. Deniz güzel görünmüyordu, Belemir'in gözleri gibi olmayan hiçbir deniz güzel değildi artık.
"Seni senden iyi tanıyorum. Hakkında kaç aydır araştırma yapıyorum. Sevdiğim yemekler, giyindiğin kıyafet mağazaları, her ay kredi kartına gelen fatura, geniş aileni bırakıp çekirdek ailenle İstanbul'a taşınma sebebin, okuduğun okullar, aldığın maaş... Hepsini biliyorum."
Belemir denize bakarak konuşurken ben de onu izliyordum. Neden beni bu kadar iyi tanıyordu?
Bunu sormak için ağzımı açtığımda hafif bir el hareketiyle beni durdurdu. Bana bakmıyordu bile, ağzımı açtığımı nereden görmüştü?!
"Nefret ettiğim şeylerden birisi yersiz konuşmaktır. Birazdan öğreneceksin, sus."
Birisi bana söyleyebilir mi bu kadın neden bu kadar sakin?
İkimiz de denizi izledikten bir kaç dakika sonra Belemir yeniden cebine uzandı ve sigara paketini çıkarttı. Kendi ağzına bir tane koyarken bana da uzattı.
"Kullanmıyorum."
Şaşkınca bana baktı ve paketi arabanın ön konsoluna fırlattı. Arabanın içi duman olunca camımı araladım, kokusundan bile midem bulanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAK
Teen FictionTamamlandı. Ben istemedim ki böyle olmayı. Ben istemedim belime silah koyup mafyacılık oynamayı. Ben sadece babam yanımda olsun istedim. Sevdiğim işi yapmak istedim. Basit bir hayat yaşamak istedim ama olmadı. Şimdi bulunduğum konuma bir bakıyorum...