Sokak 6: İtiraf

66 12 10
                                    

Sokak 6

Kulaklarım uğulduyordu, durduğum yerde bile zeminin ayaklarımın altından kaydığını hissediyordum. Zorlukla arkamdaki koltuğa oturdum. Midem bulanmaya başlamıştı, sanki ayaklarımdaki derman bile çekilmişti.

Ben annemin desteği olmadan ne yapardım, nasıl yaşardım? O olmadan nefes bile almayı bilmiyordum ki ben. Sırtımı ona yaslamadan hayatta nasıl dik yürünür bilmiyordum ki.

Burada mevzu yaş değildi, 23 yaşında birisi olarak para kazanıyordum ve kendi ayaklarımın üstünde durabiliyordum. Mevzu, hayatımdaki en değerli insanın benden elini çekmesiydi. Ben buna katlanacak kadar güçlü bir adam değildim.

"Anne ne diyorsun sen?" dedim, binbir güçlükle. İçimde fırtınalar kopuyordu. O okyanus gözler, beni boğuyordu şimdi. Bakmaya doyamadığım maviler, bana hapishane olmuştu.

"Oğlum, davul bile dengi dengine demiş atalarımız. Bir kendine bir de ona bak. O senden kaç beden büyük, o da sana aşık olsa bile yapamazsınız. Hayattan beklentileriniz, yaptığınız işler, sevdiğiniz şeyler...Hepsi farklı. Hadi onu geçtim, o seni arkadaş olarak bile görmüyor. Yanında zorla duruyor gibi. Az çok karakterini anladım, bir şeyi zorla yapacak birisi değil, burada durmak istemiyorsa çoktan giderdi. Ama neden senin yanında kalıyor, onu anlamadım."

Çünkü bana güvenmiyor anne.

"Anne keşke bunları başka birisinden duymasaydım." Derin bir iç çektim. "Ben farkında değil miyim sanıyorsun anlattıklarının? Her şey gün gibi ortada ama gönül anlamıyor ki laftan sözden. Ben ister miydim onu sevmeyi? Ben ister miydim bile bile acı çekmeyi? Her gece seni düşündüğüm kadar onu da düşünmek istemezdim anne. İstemezdim! Mecbur kaldım onun yanında olmaya. Şu son zamanlarda o kadar garip şeyler yaşadım ki, kendimi bile tanıyamıyorum artık. Bizim eve geldiğimde senin söylediklerini düşündüm uzun uzun. Ben hapı yutmuşum anne, bu kıza aşık olmuşum!"

Annemin bir şey söylemesine fırsat vermeden odadan çıktım. Babam ve Belemir koridorda bekliyorlardı. Babam yeri izlerken Belemir uzak bir köşede telefonla konuşuyordu. İkisine de bakmadan hastanenin bahçesine çıktım. Biraz uzak kalmaya ihtiyacım vardı.

Dakikalar sonra yeniden annemin odasına girdim. Babam bir köşede uyurken Belemir annemin baş ucundaydı ve sohbet ediyorlardı. Hatta birbirlerine o kadar dalmışlardı ki beni fark etmemişlerdi. Yüzümde bir tebessümle bu sahneyi izledim, sanki en sevdiğim filmden kopup gelmişti önüme.

Sonunda annem bakışlarını bana çevirdi ve son cümlesi çıktı ağzından. "Deniz'im gibisini göremedim ben bu dünyada."

Ben yanlarına gidince ikisi de sustular. Annemin yüzünde çok güzel bir tebessüm vardı, anladığım kadarıyla Belemir'e beni anlatmıştı. Şaşırdığım yer ise Belemir de sanki hiç sıkılmamış gibi annemi dinlemişti.

Annemin de uykusu gelince vedalaşıp hastaneden ayrıldık. Ben nereye gideceğimizi bilmediğim için sağ ön koltuğa geçecekken Belemir konuştu.

"Sen sür, ben kullanmak istemiyorum."

Başımla onaylayıp sürücü koltuğuna geçtim. "Nereye gidelim?"

"Eve gidelim, akşam işimiz var."

Yola çıktığımızda yine ne yapacağımızı düşünmeye başlamıştım.

"Akşama kutlama tarzı bir şey var, ona gideceğiz. Ayrıca annenin başka bir hastaneye nakli için bir kaç kişiyle görüştüm. Hafta başında buradan daha iyi bir hastaneye gitmiş olacak."

Ne diyeceğimi bilemedim bir an için. "Teşekkür ederim. Senin yerinde bir başkası olsa bunu yapmazdı."

"Teşekkür edilecek bir durum yok." diye mırıldandı, dalgınca yolu izliyordu. "Evet, sizin ailenize karşı bir nefretim var ama bu nefret sana veya annene, babana değil. Ailemi benden alanlara... Bu yüzden aslında annene yardım etmek görevimmiş gibi hissediyorum." Güldü kendi kendine. "Ona kendi ailesinin yapmadığı iyiliği düşmanının yapması ne kadar garip değil mi?"

SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin