Sokak 22: Dava

28 5 1
                                    

Bölüm 22

Huzursuz, kabuslarla dolu bir uykunun pençesinden telefonum sayesinde çıktım. Gözlerimi açtım ve yanaklarımda dağılan yaşları elimin tersiyle sildim. Gördüğüm kabuslardan daha kötüsü var mıydı, bilmiyordum.

Komodindeki telefonuma uzandım ve arayana baktım, Batu arıyordu. 3 tane de cevapsız çağrı vardı. Kaşlarımı çatıp telefonu hemen açtım.

"Batu, durum ne?"

Direkt konuya girmiştim çünkü kaybedecek vakit yoktu.

"Belemir'in şu an çıkması çok zor. Üstünde ağır suçlamalar var. Hepsinin düşmesi zaman alacak, avukatlar uğraşıyor. Belemir seni görmek istedi, o yüzden aradım."

Hemen ayağa kalktım ve dolabımdan giyecek bir şeyler aldım, bir yandan Batu'yla konuşmaya devam ediyordum. "Siz tam olarak neredesiniz?"

"Ben adresi mesaj atarım sana. Çabuk gelmeye bak."

Telefonu kapatıp hızlıca üstümü değiştirdim. Merdivenleri inip evden çıktığımda başım dönmeye başlamıştı. Muhtemelen açlıktan ve strestendi. Umursamadım, şimdi kendimi düşünmenin sırası değildi.

Ben arabayı çalıştırıp yola girene kadar Batu adresi atmıştı. Kırmızı ışıkta durup adrese baktım, karakol daha önce yolumun düştüğü bir yerdeydi.

Hız cezası yeme pahasına karakola erken geldim, Batu ve Can beni bahçede bekliyordu. Beni görünce yanlarına gitmemi bekliyorlardı. Arabayı hızlıca park edip yanlarına gittim.

"Bir gelişme var mı?"

Can başını olumsuz anlamda salladı. Batu içtiği sigarayı söndürüp izmariti çöpe attı. Bir sigara daha yakarken söze girdi. "Her şey son konuştuğumuz gibi. Belemir seni görmek istiyor. Galiba sana söyleyecekleri varmış, önemli dedi bana."

Başımı salladım ve binaya girdim. Memurların yönlendirmesiyle Belemir'in yanına kadar gelebildim. Onu demir parmaklıkların arasında görmek... Nasıl desem, bir balığın su dışında yaşayamaması gibi. Oksijen var ama alamıyor onu. O burada ama sarılamıyorum.

Benim geldiğimi daha fark etmemişti. Oturuyordu, ellerini birbirine kenetlemişti, yaşlar yanağından birer birer süzülürken o sadece yeri izliyordu. Muhtemelen bana yaptıkları için pişmandı. Şimdi burada olduğu için hatayı kendinde görüyordu. Dört bir yanı üzüntüyle çevrilmişti.

"Belemir..." Bağıramadım, sesim çıkmadı sanki. Fısıldadım, beni duymasını ümit ettim. Başını ağır ağır kaldırdı ve göz göze geldik. Gözlerinden anladığım kadarıyla beni bir hayalden ibaret sanıyordu. Gözleri yaşlarla tamamen dolmuştu, beni net göremiyordu.

Yeniden seslendim ona kısık sesimle. "Belemir..."

Bu defa inandı sanırım. Gözlerini hafifçe kapattı ve tüm yaşlar yanağına süzüldü. Onları silmek istedim, ona sarılmak istedim. Ama yapamadım. Yapamadım.

"Deniz..." diye fısıldadı.

Ellerimi parmaklıkların arasından geçirip ona uzattım. "Hadi, yanıma gel."

Yavaşça ayağa kalktı ama dengesini kaybedip yeniden oturdu. Ne olmuştu ona böyle? Sadece birkaç saat ayrı kalmıştık ama sanki günlerdir bu hâlde gibiydi. Onu bu hâlde ne getirmişti?

"Belemir, hadi gel yanıma."

Yeniden kalktı ve yanıma gelip ellerimi tuttu.

Onu daha yakından inceledim. Çok ağlamıştı, gözlerinin akı kan dolmuştu. Zayıflamıştı sanki, elmacık kemikleri belirginleşmiş gibiydi. Birkaç saatte çökmüştü.

SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin